GüncelMakalelerYorum

YORUM | Akdeniz Pazarında Rus-Ukrayna Dalaşı ve ABD’nin Rolü…

ABD eğer NATO’yu bir bütün ikna ederek harekete geçire bilirse daha açıktan Ukrayna ya yerleşme ve oradan Rusya’nın deniz hattını kontrol etme manevrasını yapabilir.

Ortadoğu, Kuzey Afrika, Libya ve Akdeniz derken Ukrayna sorunu gündeme oturdu. Ukrayna emperyalist güçler arası dalaş ve hâkimiyet savaşına dönüşeceği bir başka alan olma yolunda.

1991 yılında ayrıldıktan bu yana Rusya güdümünde bırakılan Ukrayna 2010 “Turuncu devrim” adlandırmasıyla Avrupa’ya yakınlaşma hamlesi, devamında 2014 sıcak çatışmalı süreci ile birlikte Donbas ve ardından sözde referandumla Kırım bölgelerini Rusya’ya kaptırdı.

Bu iki alanda Kırım, Akdeniz deniz donanmasını barındırması, Donbas ise Kömür ve çelik üretiminde çok önemli bölge olmaları açısından stratejik anlam taşımaktaydı. Rusya’nın Akdeniz’deki hâkimiyet ve gelişimi açısından bu alanı tutması için önemli bir varlık gerekçesiydi.

Tüm bu koşullara Avrupa Birliği’nin (özelde Almanya ve Fransa) ve ABD’nin Ukrayna’yı Rusya’dan koparma hamleleri bu sürecin daha hızlı çatışmalı alana dönüşmesini de beraberinde getirdi.

Emperyalist güçlerin dünya pazarlarına hâkim olma hamleleri genelde (Ortadoğu, Libya gibi) alanlarda kullandıkları vekâlet savaşları Ukrayna özgülünde direkt karşı karşıya gelme somutuna dönüşmekte.

2014 yılından bu yana uygulanan ateşkes son dokuz aydır askıya alınmış. Ukrayna “Kırım’ı kurtarma stratejisi” adı altında askeri güvenlik stratejisini parlamentoda kabul etti. Tüm Rus yanlısı TV kanallarını kapattı.

Ticaret yaptırım kararları alarak yedi yıl sonra kendilerince işgal edilmiş bölgelerin kurtarılmasını hedeflerine koydular. Rusya 1 Nisan’dan sonra ateşkesi ret ederek askeri yığınağını aralıksız sürdürüp dört bölgede Ukrayna’yı kuşatma altına aldı.

Son adım olarak Belarus Cumhuriyeti ile birlikte Polonya sınırını güçlendirecek adımlar atmaya başladı. Üst oranda denetimdeki alanlarına askeri yığınak yaparak savaş gardını almaya başladı.

Tüm bu olup bitenler esasta ABD ve Rusya arasındaki dalaş ile körüklenmektedir. Suriye meselesinde Trump ile zayıflayan ABD etkisine paralel ABD’nin yeni başkanı Biden ile kaybedilen etki ve prestiji yeniden hâkim hale getirmenin Suriye dışındaki hamlesi olarak okunmalıdır.

ABD başkanı Biden, Putin’i 2020 seçimlerine müdahale etmekle suçlayıp bunun bedelini ödeteceğini söylemesinin ardından, Biden ABC kanalında yaptığı bir röportajda Putin’e “katil” demesi, devamında “Rusya’nın agresif eylemleri karşısında ABD’nin boyun eğdiği günler sona erdi. ABD geri döndü” açıklamaları aslında sürecin gelişimine ışık tutar nitelikteydi.

En son olarak Biden’ın “Kırımın işgalini tanımayacağız” açıklamasının ardından Ukrayna’ya açık destek vermesi savaş hazırlıklarını boyutlandırdı. ABD’nin Avrupa’daki tüm askeri güçlerini hazır duruma getirdi.

NATO’yu bu konu için aktif hale getirmeye başladı. AB, NATO ve ABD destek açıklamaları açıktan dile getirildi. Avrupa enerji pazarı sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatında Rus gazını Avrupa’ya taşıyacak Kuzey Akım 2 doğal gaz projesi. Bu nedenle Avrupa Birliği bu dalaşta açık oynamaktan ziyade dolaylı olarak Ukrayna’ya destek olma yolunu seçebilir.

ABD eğer NATO’yu bir bütün ikna ederek harekete geçirebilirse daha açıktan Ukrayna’ya yerleşme ve oradan Rusya’nın deniz hattını kontrol etme manevrasını yapabilir. Rusya ve Ukrayna olası bir savaşın içerisine çekilerek Rusya’nın Suriye ve Akdeniz’deki etkisini zayıflatabilirler. Rusya’nın bu hegemonya savaşında daha güçlü çıkma durumu da söz konusu olabilir. Rusya daha derinlere konumlanabilir.

Nitekim bunca askeri yığınak yeni üslerin açılması kısa ve orta vadede alana yerleşmeyi beraberinde getirecektir. Ukrayna’nın emperyalist güçlere bel bağlayıp atacağı adımların bedeli Ukrayna halkına çok daha büyük bedeller getirecektir.

Savaş ve güç gösterilerinin yapıldığı bu ortamda Türkiye bir NATO ülkesi olarak bu sürecin neresinde duracaktır? Türkiye’nin temel çizgisi özellikle Suriye Kürdistanı ve Kürtler.

Bu konuda ABD -NATO gerekse AB alacağı tavizler Türkiye’nin pozisyonunu netleştirecektir. Son süreçlerde Suriye konusunda Rusya ile açılan mesafe burada kendisini gösterebilir.

Nitekim onlarca SB2 Bayraktar SİHA ve İHA’nın Ukrayna’ya verilmesi Türk devletinin NATO’nun dışında kalmayacağını göstermektedir. Diğer bir noktada iç sıkıntıların arttığı, ekonomik borçlanmanın had safhaya vardığı istikrarsız bir süreçten çıkmanın ve iktidarını uzatmanın yolu olarak savaş ve çığırtkanlık işlerine gelmektedir.

İç muhalefetin bastırılmasına yeni zemin hazırlığına döşenebilir. Zaten son çeyrekte Türkiye askeri olarak kendisini pazarlamaktadır. Elindeki besleme çeteleri ihtiyaç olan alanlara göndermede yetkinleşmiştir.

Bu açıdan iktidarın refahı ve uzun ömrü için her türlü çatışmalı mecrada yer alma zemini güçlüdür. Bu anlamıyla mevcut AKP/MHP iktidarı iç baskıya ara vermeden emperyalist politikalar gereği ve ihtiyacına göre konumlanacağı ve buradan besleneceği kırıntılarla ömrünü uzatmanın yollarını arayacaktır.

Başta ABD ve AB buna göz yumacağı ve mevcut iktidarın içerdeki faşist saldırıları, bu politik atmosfere paralel devam edeceğini görebiliriz.

Sonuç itibari ile ABD-AB-Rus emperyalist çıkarları yeni acılar yaşatma yolunda ilerliyorlar. Dünya çapında emperyalizm ile ezilen halklar arasındaki çelişki derinleşerek varlığını sürdürmektedir.

Emperyalist kutuplu bir dünyada sosyalist ideallerin ne kadar gerçekçi ve haklı olduğunu yaşayarak görüyoruz. Yaşanılacak başka bir dünya mümkün. Emperyalist işgal ve savaşa hayır; dünya savaşları çıkaranlar adına haksız savaşlara hayır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu