DerlediklerimizGüncel

Veysi SARISÖZEN | Grev içinde eğitim ve “Büyük Grev”

"Şimdi mücadelemizde "eksik" olan nedir? Sınıf sendikacılığıdır, kitlesel işçi gösterileridir, grevler ve genel grevlerdir."

Türk Metal İş Sendikası MESS’e, yani metal patronları sendikasına karşı harekete geçti. “Metal” deyince hurda demir sanmayın. Otomobil’den, beyaz eşya’dan v.s. söz ediyoruz. Bir çok yerden gelen metal işkolu işçilerinin mitingini duyunca heyecanlanmadım dersem, yalan olur.

Sendikanın ismindeki “Türk” ibaresini atlamışım. Ben sendikayı başında önce Kemal Türkler’in, faşistler tarafından şehit edilmesinden sonra da Mehmet Karaca’nın, yani Türkiye Komünist Partisi Politik Büro üyesinin olduğu “Türkiye Maden İş Sendikası” sanmışım. Öyle olunca da “efsane geri dönüyor” diyerek yerimden sıçramışım.

Meğer bu sendika “Türk”müş. “Türkiye” değilmiş. Başında da Kavlak soyadlı bir “ülkücü” MHP’li varmış. Hayal kırıklığının böylesi düşman başına.

Yılardan 1977. Aylardan Nisan. Bu tarih “Büyük Grev”in tarihidir. Sloganı “DGM’yi ezdik, sıra MESS’te”dir. DİSK Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yeniden kurulmak istenmesine karşı “genel grev” silahını kullanmış ve “DGM’yi ezmişti.” Şimdi sıra MESS’teydi.

MC faşizmi yılları. “Büyük Grev” güncel olarak anti-faşist nitelik taşıyordu. Özünde ise anti-kapitalist bir niteliği sahipti. Hem MC, hem de Türk kapitalizminin kalesi MESS işçi sınıfının bilinçli ve örgütlü mücadelesiyle sarsılıyordu. Yaklaşan 12 Eylül darbesini önlemek üzere en büyük kitlesel hazırlık yapılıyordu.

Fakat bu da ne? Kamuoyu şu yazıyı okudu: “Sarı sendikacılık ve sarı grevdi; Aziz Nesin buna işaret ediyordu, fabrikalarda stoklar çok artmıştı, satış krizi çok derindi, Renault türünden çok büyük işletmeler üretimi durdurmuşlardı; Demirel hükümeti çaresizdi, ihracat kapısını zorlamak üzere küçük küçük devalüasyonlar yapıyordu ve işte bu sırada birdenbire, Disk, metal işkolunda, 25 büyük işyerinde grev ilan etti. Büyük sermaye bayram yaptı ve lokavt ile cevap verdi. Disk işte o gün çöktü…”

Nasıl “çöktü?” DİSK’te CHP’liler ayaklanmıştı. Kemal Türkler başkanlıktan düşürüldü. CHP’li ve kimi solun desteklediği Baştürk başa geçti. Türkiye sınıf mücadelesi tarihinin bu en büyük ve politik grevi işte böyle bir yazıyla karalanmış ve DİSK’e karşı operasyonla sonuçlanmıştı.

Sonra Kemal Türkler vuruldu. Cenazesi adeta bir işçi sınıfı ayaklanması gibiydi. Ama işçi sınıfı CHP’li sendikacılar tarafından bölünmüştü. Grev süreci yıkıma uğramıştı. Faşist MHP’li çeteler köşe başlarını tutmuş, devrimci avına çıkmıştı. Ve Evren darbe ortamının “olgunlaşmasını” bekliyordu. Beklediği gün geldi ve darbe gerçekleşti.  MESS kazandı, sınıf sendikaları kapatıldı.

O günlerin tarihini yazanlar bu sınıf savaşına çok az değinirler. Anlatılanlar daha çok faşist çetelerle yapılan silahlı çatışmalardır. “Kurtarılmış mahalleler” efsaneleşmiştir. Ama işçi sınıfının DGM’yi ezmesinden, MESS’i ezmeye kalkışmasından, grev dalgalarından ve fabrika işgallerinden çok az söz edilmiştir.

Şimdi mücadelemizde “eksik” olan nedir? Sınıf sendikacılığıdır, kitlesel işçi gösterileridir, grevler ve genel grevlerdir. Kitlelerin içindeki tek bir savunma silahı, tek bir tabanca “nükleer bomba” gibidir. Kitlelerin dışındaki “bin tabanca” ordunun bir milyon tüfeği, topu, tankı ve uçağı karşısında çocukluğumuzun “mantar tabancası” kadar etkisizdir. Kitleler, işçi sınıfı, emekçiler yoksa, bin tabanca dokuz yüze iner, vurulanın yeri doldurulmaz, sonra tükenirsin. Kürt özgürlük hareketinin en büyük sırrı, milyonlarca Kürt yoksulunun içindeki birkaç “keleşle” işe başlamış olmasıdır.

Tarihe dalınca lafı uzattım.

MESS’e karşı Büyük Grevi “sarı sendikacılığın sarı grevi” diye karalayanlar, bu grevin, stoklarını tüketen patronlara yaradığını söylerken, on binlerin grev alanlarında faşist rejime karşı isyan ettiğini bize unutturmak istemişlerdir.

Ve şimdi “Türk” sendikası MESS’e karşı grev ilan etmeye hazırlanıyor. Şöyle yazabilirdim: “Bahçelinin sendika içindeki kolu olan bu sendika, batı yanlısı ve rejimle giderek çatışan MESS’i çökertmek, onların ülke içi ve dışı pazarlarına ‘çökmek’ isteyen Erdoğan’ın mafyatik sermaye çetelerinin uzantısıdır, sarı bile değil, kapkara bir sendikadır, amacı faşizmin sınıf temeli olan para babalarının, beşli çetelerin ekonomik tekelini sağlamaktır.”

Ama yazmam. Çünkü şunu bilirim: Devrimci işçiler en gerici sendikalarda bile çalışmalıdır. “Gericidir” diye hiçbir sınıf bilinçli işçi o gerici sendikaya karşı MESS’i desteklememelidir. O sendikaların hangi amaçla olursa olsun örgütledikleri grevlerin ön safında olmalı, örneğin MHP’li Kavlak’ın karanlık amaçlarına karşı, sınıf kardeşlerini kendi grev deneyleri içinde bilinçlendirmeli, örgütlendirmeli. İşçilerin grev silahını sağ omuzlarından sol omuzlarına geçirmelerini sağlamalı ve bu silahın sivri ucunu faşist Erdoğan rejimine çevirmeleri için elden geleni yapmalı.

İşte o zaman Kürdistan devrimi, Fırat ve Dicle’yi aşar, Kızılırmak kavşağında Türkiye işçi sınıfının öncülüğündeki devrim ile birleşir.

Sonrası bayramdır.

Yeni Yaşam 4 Ocak 2022

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu