Ekoloji

Güncel | Hasankeyf’i yok etme projesi sürüyor!

Tarihi kentin sular altında kalmaması, bölgede yaşayan canlıların yok olmaması, halkın topraklarından evlerinden koparılmaması için insani bir görev olarak bu yıkıma herkesin karşı koyması gerekiyor.

Tarihi Hasankeyf kenti devletin baraj projesiyle yok edilmek isteniyor. 12 bin yıllık tarihiyle birçok topluluğa ev sahipliği yapmış kent Ilısu barajı ve HES projesiyle sular altında bırakılacak. Kentte yaşayan 80 bin kişi zorunlu göçle beraber yoksulluğa mahkum ediliyor!

Devletin uygulamakta olduğu Ilısu Baraj projesi kültürel, ekolojik, sosyal, psikolojik yıkımlara sebep olacaktır.

Ilısu Barajı Projesi’nin bitmesi ile 250’ye yakın höyük, 5 binden fazla mağara, tarihi camiler, minareler, kilise kalıntıları, sahabe kabirleri, türbeler, köprüler gibi tarihi değerler sular altında kalacak. Yapılacak olan barajın AKP’lilerin iddia ettiği gibi “yereldeki topluma sosyo-ekonomik yararı olacağı” tamamen yalandan ibarettir.

Bölgenin en büyük barajı olacağı söylenen Ilısu Barajı Hasankeyf’i ve Dicle Vadisi üzerindeki onlarca köyün sular altında kalmasına neden olacak. Yerinden yurdundan topraklarından edilen halka, istimlak edilen evlerinin, dükkanlarının karşılığında ederinden çok daha az para verilerek başka yerde yaşama şansları dahi verilmiyor.

 

Geçmişten bugüne devletin bu projedeki ısrarı

Bu yıkım projesi geçmişe dayanıyor. Devlet tarafından 1954 yılında proje haline getirilen, 1982’de Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında karar altına alınan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali 1997’de yatırım programına alındı.

Baraj ve hidroelektrik santralinin temel atma töreni 2006 yılında Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştirildi. 2012 yılında bu projeye karşı yapılan protestolar ve eylemlerin sonucunda projeyi durdurmak zorunda kaldılar. 2015’de Ilısu projesi tekrar gündeme girerken 7 Şubat 2018 tarihinde de barajın açılışı gerçekleştirildi.

AKP hükümeti böyle bir rant kapısının peşini bırakmadı. Rant ile beraber bölgenin insansızlaştırılması politikası kapsamında devletin halkı göçe zorlaması ve köy boşaltma politikaları sürdürülüyor. 1982’den beri Hasankeyf halkı göçe zorlanıyor ve bölgeye yatırım yapılmıyor. Bölgede insansızlaştırma politikasıyla 80 bin kişinin yaşadığı alan boşaltılacak, halk topraklarından yurtlarından edilerek bir nevi bağlarından da kopartılmış olacak.

Yüzyıllara varan bu faşist devlet politikası T. Kürdistanı’nın pek çok yerinde daha önce de planlı bir şekilde yapılmıştı.

Tüm bunlarla beraber bu proje, AKP açısından birçok yerde olduğu gibi yine rant kapısı haline geldi. Ilısu Barajı inşaatının, işçi düşmanı olan ve AKP döneminde hızla palazlanan Cengiz İnşaat ve Nurol ortaklığıyla yapılıyor olması zaten her şeyi gösteriyor. Rantın, talanın, yıkımın olduğu yerde AKP ve iş yaptığı yandaş şirketlerin olması bizi şaşırtmıyor.

 

Biyoçeşitlilik ve canlılar da yok olacak

Dicle Vadisi, birçok endemik ve küresel ölçekte nesli tehlike altında canlı türüne ev sahipliği yaparken, bu proje ile canlı türleri topluca katledilecek! Ilısu Barajı alanında balık türlerinin dışında bölgede yaşayan bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanları da daralacaktır.

Hasankeyf’te yapılan üç farklı araştırma ve Dicle Üniversitesi araştırmacılarının elde ettiği bilgilere göre, Hasankeyf çevresinde 266 endemik bitki türü olduğu, bunlardan 66’sının T. Kürdistanı ile sınırlı ve 129’unun Türkiye’de ender olduğu tespit edilmiştir. T. Kürdistanı’nda bulunduğu tespit edilen 66 türden 44’ü sadece Dicle havzasında bulunuyor.

Baraj projesinin Hasankeyf gibi yüzlerce yerleşmeyi de etkilediği, baraj suyu altında kalmasından dolayı bazı hayvan ve bitki türlerinin besin ve habitatlarının yok edilmesiyle birlikte kitlesel balık ölümleri, iklimde yumuşama ve doğal yaşamda değişim gibi birçok ekolojik ve çevresel etkileri olacaktır.

Bu rant ve yıkım projesine karşı mücadelede sürüyor. Sendikalar, demokratlar, devrimciler, yurtseverler, çevreciler, sanatçılar, arkeologlar başta olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinden insanlar bu projeyi durdurmak için uğraşıyor.

Tarihi kentin sular altında kalmaması, bölgede yaşayan canlıların yok olmaması, halkın topraklarından evlerinden koparılmaması için insani bir görev olarak bu yıkıma herkesin karşı koyması gerekiyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu