GüncelMakaleler

Dersim, Mamekiye, Kalan…

"Dersim kavramı yaşamın içerisindeki bir olgudur. Bu anlamıyla ontolojiktir. Ve yaşamın içerisindeki bu olgu gerçeği ifade etme çabası içerisinde olan her insan açısından acil bir görevdir. Bu aynı zamanda iddiasının gereğidir. Ancak gerçekleştirilen bu pratik sosyal-şoven anlayışların iddiası ile arasındaki mesafeyi ortaya net bir şekilde ortaya koymaktadır"

Bugün devletin Tunceli olarak ifade ettiği ve çevre şehirlerin bir kısmı geçmişte Dersim, Mamekiye, Kalan olarak ifade edilmektedir. Dersim ifadesi yüzyıllardır halk tarafından kullanılan, Osmanlı devleti tarafından da tanınan bir ifade olmuştur.

Osmanlı’da Dersim vilayeti olarak ifade edilen bölge; Ermeni, Kürt, Kızılbaş-Alevi, Türk toplulukların yaşadığı bir bölgedir. İttihat ve Terakki tarafından ön hazırlıkları gerçekleştirilen “Doğu Islahat Planı” çerçevesinde gerçekleştirilen uygulamalarla Kemalist diktatörlük tarafından ismi değiştirilerek Tunceli ismi konulmuştur.

Bu sürece gelinceye kadar yaşananlar devletin bu pratiğinin esasına dair birçok fikir vermektedir. Abdulhalik Renda tarafından İsmet İnönü’ye yazılan araştırma raporunun sonuçlarında var olan “İsyan Din ve İrtica perdesi altında milli bir harekettir” şeklindeki tespit önemlidir.

Bu tespit, 1914 sonrası gerçekleşen isyanların salt bireysel veyahut belirli bir bölgeyi kapsayan isyanlar değil milli isyanlar olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla devlet “Doğu Islahat Planı”nı bu perspektifle gerçekleştirdiği pratiklerinde saldırılarının esasına milli kimliği oturtmaktadır. Raporda “Türk dilinin hakimiyetinin” sağlanmasıyla gerçekleştirilmek istenen asimilasyon politikası ifade edilirken “devlet kurumlarında Türkçe konuşmayanların işlemlerinin yapılmaması Türkçe konuşanlara  kolaylık yapılması” önerisi getirilmektedir.

1915 Ermeni Soykırımı ile hasır altına süpürülen Ermeni meselesinin ardından gündeme alınan Kürt meselesi açısından atılacak adımların önemli ayaklarından birini Kürtlerin ve dini olarak farklı bir mezhebe mensup Kızılbaş-Alevilerin yoğun bir şekilde yaşadığı Dersim oluşturmaktadır.

Bu çerçevede Dersim adı 1935 yılında “Tunceli” ilan edilerek “Tunceli Kanunu” ile Dersim, Mamekiye, Kalan isimleri tarihten silinmeye halkın kimliği ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

Dersim ismi bölgenin dilini, kültürünü, toplumsal varlığını, kimliğini ifade etmektedir. Bu çerçevede gerçekleştirilen saldırılar sadece Dersim isminin ortadan kaldırılması olarak ifade edilemez. Devlet süreci “toplumsal bir mühendislik” ürünü olarak ele almaktadır.

“Dersim İsyanı”, “Dersim hareketi”  olarak ifade edilirken şehrin adının keyfi olarak “Tunceli” olarak değiştirildiğini ifade etmek devletin amacını ve çabasını göz ardı etmek olur. Devletin Pulur-Ovacık, Qısle-Nazımıye, Mazgert-Mazgirt, Pulımıriye-Pülümür, Pertage-Pertek ve Xozat-Hozat olarak kullanması hangi asimilasyon kampanyasının ürünü ise Tunceli ifadesi bu amaçla kullanılmaktadır. Hedeflenen “öteki”ye dair ne varsa ortadan kaldırmaktır. Devletin resmi olarak kullanımı bugün Tunceli olmasına karşı dün de bugün de halk açısından bu bölgenin ismi Dersim’dir. Bizim açımızdan yadsınamaz bir gerçektir.

Dersim kavramına yönelik gerçekleştirilen saldırıların tarihsel arka planı bu iken güncelde nasıl ele alınmakta, nasıl gerçekleştirilmektedir? Tunceli kavramı bugün de kitlelere dayatılmaya devam etmektedir. Devlet saldırılarını alternatif olarak gördüğü pratiklere yöneltirken Dersim kavramı da bu saldırılardan payına düşeni alıyor.

Kayyumların yerellerde gerçekleştirdiği ilk pratikler “kadın derneklerinin kapatılması”, “ekoloji meclislerinin kapatılması” iken Dersim tabelasının kaldırılması da ilk gerçekleştirdiği pratiklerden oldu. Bugün de “öteki”ye dair ne varsa ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Devletin 1935’te gerçekleştirmeye başladığı pratiklere 1937-1938’de nasıl ki direnişle karşılık verilmişse bugün de direnişin pratik adımları atılmaya devam etmektedir. Belediyelerin 31 Mart sonrası yeniden T. Kürdistanı’nda ve özelde Dersim’de halkın eline alınması bu direnişin ilk adımlarından oldu. Kayyumların gerçekleştirdiği işgalci uygulamaların ortadan kaldırılması ve yıkımın yeniden inşaya dönüştürülmesi bu direnişin ilerleyen adımları olmaktadır. Bu çerçevede kaldırılan Dersim Belediyesi tabelasının takılması kararı bu direnişin ayaklarından bir tanesidir.

7 Mayıs’ta Dersim Belediye Meclisi toplantısında alınan kararla “Tunceli Belediyesi” tabelasının kaldırılarak “Dersim Belediyesi” tabelasının asılması kararı alınması devletin tepkisiyle karşılaşırken, halkın meşruiyetini ortaya koyduğu bir sahiplenmeyle karşılanmıştır.

Devletin siyasi temsilcileri bu duruma karşılık öfkesini ve hazımsızlığını ortaya koymaktan geri durmamıştır. MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından ortaya koyulan bu hazımsızlık kitlelerin meşru talebine yönelik bir hazımsızlıktır. Belediyenin bu duruma karşı ortaya koyduğu pratik meşrudur. Bütün biçimleriyle geliştirilme ve sahiplenilme sorumluluğu ile karşı karşıyadır.

Son olarak tabelanın değiştirilmesinin “acil” veyahut “güncel” bir sorun olmadığını ve bu pratiğin ötelenmesi ya da gerçekleştirilmemesi gerektiğini iddia eden sosyal-şoven anlayışların mesele ile nasıl ilişkilendiğini de ortaya koymak gerekmektedir. Yukarıda ortaya koyduğumuz çaba tarihsel olarak Dersim kavramının nasıl bir anlam ifade ettiği ve bugün güncelde nasıl bir anlam ifade ettiğine yöneliktir.

Felsefede her isme, kavrama dair yürütülen, yürütülebilecek olan bir tartışma ile anlaşılır kılınmaktadır. Dersim kavramının, “epistemolojik bir kavram mı?” ya da “ontolojik bir kavram mı?” olduğu tartışmasına dairdir. Bu kavram “gökten zembille” inmemiştir.

Dersim kavramı yaşamın içerisindeki bir olgudur. Bu anlamıyla ontolojiktir. Ve yaşamın içerisindeki bu olgu gerçeği ifade etme çabası içerisinde olan her insan açısından acil bir görevdir.

Bu aynı zamanda iddiasının gereğidir. Ancak gerçekleştirilen bu pratik sosyal-şoven anlayışların iddiası ile arasındaki mesafeyi ortaya net bir şekilde ortaya koymaktadır. (Bir ÖG okuru)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu