Emek

Zulmü bizzat yaşayan KHK’li emekçiler “markaja” inat direnişe devam edecek

Bu açıdan bakıldığında eğitim emekçilerinin direnişi tam da bu baskı iklimini dağıtan bir etkide bulunduğundan hedef olması kaçınılmazdı! Çünkü 68 hafta boyunca durmadan, yılmadan bulundukları meydanlarda direnişle bir gece yarısı çıkarılan KHK’ların hukuksuz olduğunu dile getirdiler. Eğitim sisteminde yaşanan öngörülemez hali teşhir ettiler. “AKP’nin memuru olmayacağız” sloganını attıkları için “markaja” alındılar.

Son dönemi göz önüne aldığımızda Türkiye’de toplumsal muhalefet üzerinde ciddi bir baskı ve sindirme politikası hakim. Bu politikanın bugünlerde hedefinde KHK’lere karşı mücadele eden emekçiler var!

OHAL’e karşı yüzlerce gün süren açlık grevi ile Yüksel Direnişi’nin toplumsal muhalefette yarattığı umut, karşılığını İstanbul’un Kadıköy, Kartal ve Bakırköy alanlarında bulmuş, emekçiler haftanın üç günü meydanları direniş noktalarına çevirmişti. Çünkü haklılardı. Darbe girişimini püskürtmek için yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerin aslında girişimde bulunanlara değil de kendileri için devam ettirildiğini biliyor ve buna karşı çıkıyorlardı. Doğruya doğru, yanlışa yanlış dedikleri içindi tüm yaşadıkları…

Geçtiğimiz 1 Haziran’a kadar eylemlerini gerçekleştirip, sloganlarını haykıran eğitim emekçilerine yönelik AKP’lilerin şikayeti üzerine polisler direniş alanlarına saldırmış, onlarca emekçiyi darp ederek gözaltına almıştı. Bir eğitim emekçisi bu durumu aynı alanda bulunan AKP’lilerin iktidar karşıtı sloganlardan rahatsız olması üzerine yaşandığını belirtiyor.

Bu bir süreçtir ve korku artıyor

İktidara gelmeleriyle birlikte bir öncekiler gibi eğitimde “reform” adı altında yapılan değişiklerle gelecek beklentisi olmayan bir nesil yetiştirme saldırılarını devam etmektedirler. Gelinen aşamada eğitim sistemi çökmüş, sınavlara günler kala tarihler ve içerikler değiştiriliyor. Puanlama sistemleri değiştiriliyor. Öğrenci ne yapacağını bilmez bir halde yaşamaya zorlanıyor. Hal böyle iken tekçi bir anlayışla yetiştirmek istedikleri nesil Gezi’de, okullarının proje okullara dönüştürülmek istenilen liselerde ya da Boğaziçi Üniversitesi’nde olduğu gibi direnç noktaları oluşturarak buna engel olmaya çalıştı/çalışıyor. Çünkü düşünmek, düşünürken de üretmenin bilincinde olmak onların haklılıklarının çıkış noktasıydı. Öğretmenlerinin, profesörlerinin yaratılan korku iklimini kabul etmedikleri için işlerinden atıldıklarını bilmeleri gibi.

İşçiyi-emekçiyi, kadını-çocuğu, genci-yaşlıyı ve LGBTİ+’leri bir bütün tehlike olarak gören AKP iktidarı ve Erdoğan yaklaşan seçim ile saldırılarını yoğunlaştırıyor. Erdoğan’ın ortaya çıkan videolarına da yansıdığı gibi kapalı kapılar ardında saldırılar planlıyor, baskı ikliminin kendi bekası için sürüp gitmesi gayesi güdüyorlar.

Bu açıdan bakıldığında eğitim emekçilerinin direnişi tam da bu baskı iklimini dağıtan bir etkide bulunduğundan hedef olması kaçınılmazdı! Çünkü 68 hafta boyunca durmadan, yılmadan bulundukları meydanlarda direnişle bir gece yarısı çıkarılan KHK’ların hukuksuz olduğunu dile getirdiler. Eğitim sisteminde yaşanan öngörülemez hali teşhir ettiler. “AKP’nin memuru olmayacağız” sloganını attıkları için “markaja” alındılar.

“Markaja” inat, KHK hukuksuzluğuna karşı direnmeye devam edeceklerini de belirten eğitim emekçileri, yasakları tanımayacaklarını söylüyor. En son 16 Haziran’da düzenlenen eylemde bunu şu sözlerle dile getirdiler; “Biz bu AKP’nin OHAL zulmünün tanıklarıyız. Biz bizzat bu zulmü yaşayanlarız. Biz bu mücadeleden asla ve asla geri adım atmayacağız. Meydanlarda olmaya, direnemeye devam edeceğiz. İşimiz, aşımız için AKP zihniyetini teşhir etmeye devam edeceğiz. AKP’nin zulmüne boyun eğmeyeceğiz!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu