Güncel

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin: Sokağa çıkmayı sıklaştırmak gerekir

“İnsan hakları mücadelesi bizim için artık bir yaşam biçimi” diyen İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin, “Sokağa daha fazla çıkmak gerekir” İfadelerini kullandı.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD)  Ankara’da 2 gün süren 19’uncu Olağan Genel Kurulu’nda İHD’nin mevcut Eş Genel Başkanları olan Öztürk Türkdoğan ile Eren Keskin yeniden başkan seçildi. Yeniden eş başkan seçilen Avukat Eren Keskin, nerelerde eksik kaldıklarına ve bundan sonra neler yapacaklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“İnsan hakları mücadelesi bizim için artık bir yaşam biçimi” diyen Keskin, “Bir süre sonra başka bir hayat düşünemiyorsunuz. Uzun süredir de ben insan hakları hareketi içerisindeyim. Arkadaşlarım bu dönemde eş genel başkan olarak görev yapmamı talep ettiler. Ben de kabul ettim” dedi. İnsan hakları savunucuları olarak hep “çok zor bir süreçten geçiyoruz” dediklerini belirten Keskin, “Yine zor bir süreç yaşıyoruz. Çünkü devletin yöntemleri farklılaşsa da zihniyet aynı olduğu için aynı baskı süreçleri bir şekilde devam ediyor. Bu nedenle de insan hakları mücadelesi bırakılamayacak bir mücadeledir. Eğer siz bunu çok içselleştirdiyseniz ölene kadar içinde var olacağınız bir mücadeledir. Onun için ben de bu yaşam biçimimin sürdürülmesi olarak görüyorum” diye konuştu.

 

İHD olarak eksik kaldıkları noktalara değinen Keskin, “Bizim eksik kaldığımız en önemli alan sesimizi kitlelere yeterince duyuramamak. Çünkü son derece totaliter bir devlet yapısı var. Yani devlet bütün argümanları kullanarak halkı da kendisine benzetiyor, inandırıyor. Yanlış bir resmi ideolojiye, yalan bir tarihe inandırıyor insanları. Ve siz bunun karşısında mücadele yürütüyorsunuz. Size anlatılanlar gerçek değil demeye çalışıyorsunuz. Ama sesinizi yeterince duyuramıyorsunuz. Bunun tabi ki birinci nedeni bizim önümüzün kapatılmasıdır.

Yani resmi sistem tarafından önümüzün kapatılması, bizim halka ulaşacak araçlarımızın çok az olmasıdır” diye ifade etti. Eksikliklerin sadece bununla sınırlı olmadığını dile getiren Keskin, “Bizim de çabamız belki bugüne kadar yeterli olmadı. Bunu da biz kendi içimizde her zaman değerlendiriyoruz. Bir de şöyle bir durum var. Ben bunu sürekli dile getiriyorum. Hepimiz egemenimize benziyoruz. Çünkü biz bu coğrafyada yaşıyoruz ve bu coğrafyanın bize dayattığı militer, erkek egemen, feodal değer yargılarıyla besleniyor ve büyüyoruz. Bunu kırmak çok kolay olmuyor. Maalesef insan hakları mücadelesinin içinde de hala bu bakış açılarını kıramamış insanlar var. Bir eksiğimiz de bu. Ama bunları değiştirebilmek adına mücadeleye devam ediyoruz” diye belirtti.

“İHD bir sokak örgütüdür. İHD sokakta var olmuştur”

Eksiklikleri aşmak için neler yapılması gerektiğine de işaret eden Keskin, “Aşmak için bir kere her şeyden önce maddi gücünüzün olması gerekiyor. Çünkü OHAL süreci ile birlikte birçok gazete, radyo, televizyon kapatıldı. Yani muhalif olan yayın araçları kapatıldı. Bu bizim sesimizi olağan üstü bir biçimde kısılmasına neden oldu. Ama sosyal medya var. Sosyal medya üzerinde de büyük bir baskı var ama sosyal medyayı daha fazla kullanmak bir de sokağa daha fazla çıkmak gerekir. Zaten İHD bir sokak örgütüdür. İHD sokakta var olmuştur. Bu nedenle sokağa çıkmayı daha sıklaştırmak gerekiyor. Daha çok insana ulaşmak, mahalleye ulaşmak, her şeyden önce kadınlar ve çocuklara ulaşmak, daha çok sokak olacaktır bundan sonra” dedi.

 

“700 haftada çok büyük bir kalabalık orada toplanacaktı. Bence bu kalabalıklardan korktular”

Cumartesi Annelerinin eylemlerinin 700’üncü haftasından sonra yasaklanmasına ilişkin de konuşan Keskin, “Bunun tek nedeni devlet sokaktan korkuyor. Cumartesi Anneleri bu coğrafyanın en kabul edilmiş, en içselleştirmiş, en meşru görülmüş sivil itaatsizlik eylemidir. Ve 700 haftada çok büyük bir kalabalık orada toplanacaktı. Bence bu kalabalıklardan korktular. Çünkü resmi politika artık insanların canına tak etmiş bir durumda. Sadece fiziksel şiddet değil, ekonomik şiddette çok ağır boyutlara ulaşmış durumda. Çok sayıda insan işinden atıldı. Yani bireysel olarak devlet bu insanları hedef almadı. Aileleri hedef aldı. Aileler aç kaldılar. O nedenle herkes sesini bir yerden duyurmak istiyor ve Cumartesi Anneleri bunun için çok meşru bir alandı. Çok büyük bir kalabalık toplanacaktı. Bence bu büyük kalabalık devleti yönetenleri rahatsız etti. Çünkü Galatasaray Meydanı her türlü meşru hak talebinin dile getirildiği bir meydan olarak bilinir. Bu nedenle bu meydanı kapattılar. Bunun tek nedeni sokaktan yükselecek itirazlardan korkmaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Keskin açıklamalarında,  “Hak arama bilincinin geliştiği kesimler var bir de gelişmediği ya da korkan kesimler var. Daha politik olanla daha çok uğradıkları haksızlıkları dile getirebiliyorlar. Kadınlar açısından da böyle. Mesela siyasi nedenle gözaltına alınan, şiddet görmüş bir kadın daha çabuk açıklıyor yaşadığı mağduriyeti ama adli nedenle şiddete uğrayan bir kadın aynı şekilde davranmıyor. Çünkü korkuyor insanlar. Yani Türkiye’de aslında Cumhuriyetten bu yana topluma dayatılan bir korku var. Eğer siz devletten farklı düşünürseniz ya da devleti şikayet ederseniz, başınıza iş gelir. Devletle uğraşılmaz. Böyle bir anlayış yerleştirilmiş insanlara. O nedenle de insanlar korkuyorlar ve çekiniyorlar başıma bir şey gelir diye. Bırakın devleti normal bir davada şahitlik yapmak istemiyor insanlar ‘başıma bir şey gelir’ diye.

Çünkü bu insanlarda yaratılmış bir korku var. Aslında korkuyla yönetilen bir toplumdan söz ediyoruz. O nedenle işimiz çok kolay değil. Biz ‘yaşadığınız bütün haksızlıkları hak ihlallerini dile getirin’ diye belirtiyoruz. Belki daha fazla broşürler, insanların haklarını anlatan metinler dağıtmak gerekiyor. Ama bu çok kolay bir şey değil. Çünkü oluşturulmuş bir insan tipi var bu coğrafyada. Yani devletten korkan, devlet ne diyorsa doğrudur diyen bir insan tipi. Bunu değiştirmek aslında birazda siyasettin işidir” diyerek, insan hakları savunucuları olarak kendileri de üzerine düşeni yapacaklarını söyledi.

Kaynak: MA

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu