DerlediklerimizGüncelMakaleler

NUBAR OZANYAN | Hesap sorma zamanı

"Ne ortaya çıkan mücadele ve örgütleme fırsatlarından kopmak ne de seçimlerin gerçek bir kurtuluş yolu olduğu hayaline kapılmak doğrudur. Tüm mücadele alanlarını, örgütleme yollarını ve araçlarını kullanma ustalığına ve her alanda kavgayı büyütme yeteneğine sahip olmayı öğrenmeliyiz."

Ezenle ezilenlerin, zalimle mazlumların arasında süren mücadele ve saflaşmalar giderek daha fazla netleşiyor ve görünür hale geliyor. Seçim süreçleri saflaşmaların, ittifak ve rekabetlerin, yarış ve hesapların açık hale geldiği dönemlerdir. Her sınıf kendisine ait pencereden bakarak nasıl bir dünya ve yaşam, nasıl bir yönetim ve insan ilişkilerini istediğini ve bunun için neler yapacağını ortaya koyuyor.

Seçim süreci, AKP-MHP faşist iktidarına karşı mücadele etmenin olanak ve fırsatlarının arttığı bir dönemdir. Süreci, kurtuluşa giden yolda çarpık soygun düzenini her alanda daha somut teşhir edip, suçüstü yakalanan hırsızlardan, halk düşmanı katillerden daha fazla hesap sormanın zamanına çevirmeliyiz. Ezilen ve sömürülenlerin yan yana gelme ihtiyacının arttığını, daha geniş ittifaklar, daha sağlam yoldaşlıklar, güvenilir dostluklar örgütlemenin zamanının geldiğini halka anlatmalıyız.

Cumhur ve Millet İttifakları başta olmak üzere tüm düzen partileri ve adayları yine halkı aldatmanın ve kandırmanın yollarını arıyor, provokasyon yapmanın gizli hesaplarını yapıyor. Gerçekleştiremeyeceği vaatler ve yerine getiremeyeceği sözler veriyor. Emekçilere ve ezilenlere “öbür dünyanın cennetini” anlatmaya devam eden muktedirlere yanıtımız sert olmalıdır.

Muktedirler bizleri yine yalan sofralarına davet etmeye çalışıyorlar. Unutmamak gerekir ki muktedirlerin yalan sofrasına daveti kabul ettiğimizde o masadan aynı insan olarak kalkamayız. Muktedirlerin seçim sofrasına onlarla birlikte oturmak ölümün diğer adı olur. Halkın büyük çoğunluğu bunu görmeye ve anlamaya başladı. Bu iyi bir gelişmedir.

Son yirmi iki yılda milyar dolarlık vurgunların arkasında besmeleyi ve namazı ağzından düşürmeyen, utanmazlık ve arsızlıkta sınır tanımayanlar duruyor. Halkı sömürü ve zulüm felaketleriyle yıkıma götürmekten doymayanlar halkın karşısında durup rızalarını almaya çalışıyorlar. Halk deprem ve sel felaketleri altında beton yığınları içinde ayağa kalkarak katillerin yüzlerine tokat atmanın zamanını gösterecektir. Bütünen olmasa da seçimler bunun bir fırsatıdır. Emekçiler, işçiler, Kürtler, kadınlar ayağa kalkıp birleşmelidir.

Seçimleri, demokratik haklar mücadelesinde kazanımları artırıp mücadele alanlarını genişletmenin, direnişleri büyütmenin ortaya çıkan fırsatları olarak görmek gerekir. Bırakalım reformistler, Kemalist solcular kendilerine yakışan küçük mülk sahibi sınıfın küçük hesaplarını yapmaya ve kürsü sayısını artırmaya çalışsınlar. Kurtuluş ve çözüm olmayan yolda yürümeye devam etsinler. Asla unutulmaması gereken şudur ki; sömürü ve zulümden kurtulma ve özgürleşme mücadelesi, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine sıkıştırılamayacak kadar geniştir. Farklı mücadele alanları ve yolları vardır. Reformistler, Kemalistler bunları göremez.

Ne ortaya çıkan mücadele ve örgütleme fırsatlarından kopmak ne de seçimlerin gerçek bir kurtuluş yolu olduğu hayaline kapılmak doğrudur. Tüm mücadele alanlarını, örgütleme yollarını ve araçlarını kullanma ustalığına ve her alanda kavgayı büyütme yeteneğine sahip olmayı öğrenmeliyiz. İşçiler, emekçiler, Kürtler, kadınlar sayısız alanlarda ve mekanlarda sömürü ve zulme fazlasıyla maruz kalıyorlar. Kabul edilemez haksızlıklar yaşıyorlar. Ayrımcılığa uğruyorlar. Daha fazla biraraya gelip daha sağlam ittifaklar örgütleyip sömürücüler ve zalimler karşısında durmanın yollarını aramalı ve araçlarını yaratmalıdır. Küçük sandalye hesapları yapmadan, basit kaygılar gütmeden, haksız önyargılar taşımadan gerçeğin gözünün içine bakarak yapılması gereken ortak birleşik mücadeleyi yürütmenin yollarını açmaktır.

Birleşik mücadele güçleri, daha geniş ittifaklar örgütlemenin öncülüğünü yapıp sorumluluğunu taşımalıdır. Ezilen, sömürülen, hoşnutsuz ve memnun olmayan hemen herkese söyleyeceği sözü ve birlikte yürüyüp mücadele etmesi zorunluluğunu anlatmalı, yollarını göstermelidir. Bunun araçlarını yaratmalıdır.

Bir avuç büyük hırsız ve utanmaz soyguncular dışında kimse yaşamından memnun değildir. Mutsuz, hoşnutsuz, çaresiz ve yalnız olanların sayısı artıyor. Herkes her alanda kurtuluş öncüsünü ve devrimci iradesini arıyor. Buna yanıt vermenin önemli sorumluluğu birleşik mücadele güçlerinin omuzlarındadır.

Halkın örgütlü gücünün her alanda açığa çıkartıp yansıtılması sorunu ortaya yerde duruyor. Katliamlara, cinayetlere, adaletsizliklere dur demenin, zulme karşı mücadeleyi büyütmenin yollarını açmanın sorumluluğunu büyütmek gerekir. Unutmamak gerekir ki, yaşadığımız coğrafyadaki Türk devletinin yüzyıllık cumhuriyet tarihi başta Hiristiyan halkların soykırım ve sürgün tarihidir. Zorla İslam’a geçmeleri istenerek asimilasyona sürüklenmenin tarihidir. Ermeni-Rum-Süryani-Asuri halkların kanı, canı ve zenginlikleri üzerine inşa edilen TC devleti sadece kendi topraklarının değil aynı zamanda Ortadoğu’nun soykırım ve zulüm merkezidir.

TC devletinin büyüklüğü, 6 Şubat deprem felaketlerinde yıkılan kumdan yapılı dev binalar; vicdanı ve inancı ise camilerinde okutulan selalar kadardır. İkinci bir yüzyılın yaşanmasına ve yazılmasına izin vermemek, rıza göstermemek ellerimizdedir.

Yıkılmaz aydınlık bir evde, kimyasal silahlı ölümün yaşanmadığı özgür bir ülkede yaşamanın bir ihtiyaç olmadığı dünyayı yaratmak ellerimizdedir.

Tarih yazmak, özgürlük amacının faaliyetlerini çoğaltmaktır. Bunun dışında başka bir tarih yazımına izin vermeyelim. Bugün işçiler, emekçiler, Kürtler, kadınlar özgürlük amaçlarının faaliyetlerini yürütmeli ve tarihlerini yazmalıdır.

(Yeni Özgür Politika – 11 Nisan 2023)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu