EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “O Gemi Bu Limana Gelmeyecek!”

Biz ne şimdi ne de sonrasında São Paulo’nun burada sökülmesine izin vermeyeceğiz. Bu konuda mücadele etmeye, etkinlikler ve eylemler örgütlemeye devam edeceğiz.

Aliağa Gemi Söküm Tesisleri’ne getirilmek istenen Brezilya bandralı São Paulo gemisine karşı çevre ve ekoloji örgütleri, devrimci, demokratik güçler tarafından yoğun bir kampanya örgütlendi.

Yaşanan süreci ve gelişmeleri “Ölüm Gemisini Durduracağız Platformu”ndan İpek Karanfil ile konuştuk.

İlk olarak Sao Paulo “Ölüm Gemisi” diye adlandırdığınız geminin İzmir Aliağa’ya gelişini nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce neden Aliağa seçildi?

– Bu gemilerin söküm işi dünyada daha çok üçüncü sınıf ülkeler diyebileceğimiz Hindistan, Bangladeş, Türkiye ve İngiltere’de yapılıyor. Diğerlerinden ayrı olarak İngiltere’de yapıldığı gibi bir durum var.

Bunun ötesinde Aliağa tesisleri, dünyada üçüncü olsa da Avrupa için gemi sökümünün şu anki tek adresi. Yani haberlere düştüğü ve bizim elde ettiğimiz verilerden bildiğimiz kadarıyla gemi söküm patronları, yıllık ortalama 200 milyon dolarlık bir kazanç sağlıyorlar.

Dünyanın dört bir yanından gemi geliyor bu tesislere. Aliağa Gemi Söküm Tesisleri’nde 22 tane şantiye bulunuyor. Gemi söküm işçileri çevre sağlığı açısından ağır sanayi koşullarında çalışıyorlar ve bu iş kolunda sayılıyorlar. Şantiyelerde kişisel koruyucu donanım olmadan çalıştırılıyorlar.

Denetimlerin yapılmadığı veya çok az sayıda-göstermelik bir biçimde yapıldığı bir gerçeklik var.

Çoğu işçi, maaşını elden alıyor, kayıt dışı çalışıyor. Doğrudan birçok zehirli atık maddesine maruz kalıyorlar. İşçi sağlığı için alınması gereken birçok önlem alınmayarak bu durumdan da kâr ediliyor. İSİG Meclisi’nin açıkladığı rapora göre 2013 yılından bu yana 27 gemi söküm işçisi, son bir yılda ise 7 gemi söküm işçisi iş cinayetine kurban edildi.

Bu koşullar altında São Paulo’yu hiçbir ülkenin kabul etmeyip, Aliağa Gemi Söküm Tesisleri’ne getirilmesi elbette ki Türkiye’nin ucuz emek cennetine dönüştürüldüğü, işçi ölümlerinin sıradanlaştığı ve kâr hırsıyla ülkenin talan edildiği bir süreçten kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de sökülüyor çünkü her şey çok daha ucuza mal ediliyor.
– Ağustos ayının başından bu yana “Ölüm Gemisini Durduracağız Gönüllüleri” olarak mücadele yürütüyorsunuz. Ne tür çalışmalar yaptınız, nasıl bir hedefle hareket ettiniz? Sonuç olarak 11. gününde geminin gelmesi durdurulmuş oldu. Bu kazanım nasıl bir mücadelenin sonucu elde edildi?

– Türkiye’de hem patronlar tarafından hem bir biçimde emeğini satanlar tarafından aslında bir yıldan uzun bir süredir São Paula gemisi için ALÇEP’ten tutalım da İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’ne, İzmir’in 4 yanından farklı kesimlerden bu geminin gelişine karşı çeşitli çalışmalar yürütüldü.

Sadece ekoloji ve emek örgütleri tarafından değil gerek bu konuyla ilgili araştırma yapan asbes söküm uzmanları, akademisyenler gerekse de bunu dünya basınına taşıyan, Türkiye’de duyulmasını sağlayan basın emekçileri dört koldan herkes geminin gelmemesi için çalıştı.

Ağustos ayında geminin yola çıkmasıyla birlikte doğrudan bir halk itirazı için bir alan yaratılması gerektiği noktasında ortaklaşmış olduk.

İzmir’in dört yanından bu çağrının karşılık bulduğu bir süreç oluştu. İlk önce bir sosyal medya eylemi gerçekleştirdik, “Zehirli gemiyi durduracağız” dedik.

Türkiye’nin dört yanından 12 binin üzerinde tweet atıldı. Zehirli gemiyi Türkiye’nin ikinci gündemine sokmuş olduk ve sonrasında forumlar örgütleyerek bu gemiyle ilgili neler yapabileceğimizi hep birlikte tartıştığımız ortamlar yaratmaya çalıştık.

Biraraya gelip eylem takvimimizi belirledik. Bu takvimlerde amacımız hem henüz yaşananları duymamış olan İzmir halkına geminin gelişiyle bizlerin neler yaşayabileceğini, doğada nasıl karşılık bulacağını, canlı sağlığında ve özel olarak işçi sağlığında nasıl karşılık bulabileceğini anlatmaktı.

Sokak sokak insanlara derdimizi anlattık, platformlara çağrılarda bulunduk ve komisyonlar oluşturduk. Basın, teknik, sosyal medya gibi çeşitli içeriklerle insanların katkılarını sunabileceği alanlar yaratmaya çalıştık. Bunların ardından Hollanda Konsolosluğu eylemi gerçekleştirdik. Doğrudan uçak gemisini buraya taşıyan Hollanda’yı suça ortak olmamaya ve gemiyi durdurmaya çağırdığımız eylemleri örgütledik.

Yani daha çok geniş bir gönüllü ağı oluşturduk ve yaklaşık 400 gönüllüye ulaştığımız bir süreci inşa ettik.  Bunun bir halk sağlığı sorunu, işçi sağlığı sorunu ve ekolojik bir sorun olduğunu görerek, bunların sonuçlarını görerek gemiyi durdurmak hedefimizdi.

Sadece São Paulo değil aslında birçok geminin durdurulması gerektiği bilinciyle hareket ettik.

 “Sadece São Paulo’yu durdurmak yetmez!”

– Geminin gelişi durduruldu ya da öyle olduğu söylendi. Bundan sonra neler yapılmalı, sonrası için nasıl bir planınız var?
– Yürütmüş olduğumuz kolektif mücadele sonucunda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bu açıklamayı yaptırmış olduk. Zehirli geminin gelmeyeceğine dair bir açıklamada bulundu bakan Murat Kurum.

Elbette bu, bizlerin vermiş olduğu mücadelenin sonucunda gerçekleşmiş olan bir kazanımdı. Fakat şu an açıklamanın üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen gemiyi takip ettiğimizde rotasını hala Aliağa olarak görüyoruz.

Bizler ilk savaşı kazandığımızı, Bakanlığa o açıklamayı yaptırdığımızı ama o geminin buraya gelmemesi için de mücadeleyi sürdüreceğimizi ifade etmek istiyoruz. Bakanlığı, yaptığı açıklamanın arkasında durmaya, sözünü tutmaya davet ediyoruz öncelikle.

Biz ne şimdi ne de sonrasında São Paulo’nun burada sökülmesine izin vermeyeceğiz. Bu konuda mücadele etmeye, etkinlikler ve eylemler örgütlemeye devam edeceğiz. Bizler hala buradayız, hiçbir yere gitmedik ve “O gemi bu limana gelmeyecek” diyoruz.

Bu mücadele São Paulo’yu durdurmakla bitmeyecek. Aliağa halkına yaşatılanlar son bulunana kadar, gemi söküm işçileri insanca çalışma koşullarına sahip olana kadar mücadeleyi bir biçimi ile sürdürmeye devam edeceğiz.

São Paulo bu mücadelenin bir temsiliyeti oldu aslında. Birlikteliğin, dayanışmanın sembolü oldu fakat São Paulo’yu durdurmak yetmez. Bu sorumluluğun farkındayız ve bu sorumlulukla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Bakanlığın açıklama yapmasından sonra Sök Denizcilik isimli şirket yaptığı açıklamada bu gemiyi sökebilmek için en iyi koşullara sahip oldukları ve bunu sağlıklı koşullarda yapacakları iddiasında bulundu. Fakat Sök Denizcilik’in gemiyi sökmek istediği alanlarda, biz Şubat ayında iş bırakma eylemleri gerçekleştiren gemi söküm işçilerinin taleplerini de görmüştük.

Haziran ayında yanarak hayatını kaybeden Yıldırım Kipel’in yaşamış olduğu süreçten biliyoruz oradaki koşulları. Sök Denizcilik ya da Aliağa Gemi Söküm Tesisleri’nde bulunan herhangi bir gemi söküm şantiyesi, bu kadar fazla zehir barındıran bir geminin sökümü için asla uygun değildir.

İşçi sağlığı doğrudan risk altındadır, Aliağa ve İzmir halkının sağlığı doğrudan risk altındadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu