EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “Mücadelemiz Rahat Nefes Alana Kadar Devam Edecek!”

"Bizler rahat nefes alana kadar; sadece ve sadece öğrencilerimizi düşünüp, onlara nasıl daha faydalı olabileceğimiz kaygısını taşıdığımız güne kadar mücadelemiz devam edecek."

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın birinci kuruluş yılı vesilesiyle Ankara’ya gelen, polis saldırısı ve gözaltılarla karşılaşan öğretmenlerden biri olan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Mersin İl Temsilcisi Duygu Ergen ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

– Merhabalar. Ankara’da bir etkinlik düzenlediniz ve daha sonra Eğitim Bakanlığı önünde bir basın açıklaması planladınız. Öncelikle sendikanın kuruluş amacı nedir? Ne hedeflemektedir?

– Özel sektörde çalışan öğretmenler devlet okullarında çalışan öğretmenlerin sahip olduğu özlük haklarından çok çok uzak özlük haklarına sahipler. Öncelikle belirli süreli sözleşmeler ile çalışıyoruz ki bu şu anlama geliyor; bir öğretmen bir sene sonra işsiz kalabilir. Bu bizi güvencesiz koşullarda çalıştıran bir sistem, dolayısıyla sözleşmelerimizin belirli değil belirsiz süreli sözleşmeler olarak yapılması gerekmektedir.

Bizim maaşlarımız devlet öğretmenlerinin çok altında ve çok daha uzun mesai saatlerinde çalıştırılıyoruz; bizler eşit işe eşit ücret istiyoruz. Devlet okullarında çalışan öğretmenlere maaşlarının üzerine ödenen ek ders ücretlerinden biz de faydalanmak istiyoruz.

Yaptığımız iş aynı hatta daha fazlasını yapmak durumunda kalıyoruz çünkü özel okullarda rekabet gibi bir gerçeklik de var.

Bazı öğretmen arkadaşlarımız işe alımlarda büro çalışanı olarak gösteriliyor ya da sigorta primleri eksik yatan öğretmenler var. Şu an çoğu öğretmen asgari ücretle çalıştırılıyor hatta asgari ücretin altında tutarlara çalıştırılan öğretmenler de var.

Asgari ücret olarak bankaya ödenen paranın bir kısmı patron tarafından geri alınıyor. Bazı öğretmenler ise sözleşme imzalarken istifalarını da imzalayarak vermek durumunda kalıyorlar. Bunun dışında sözleme imzalanırken senet imzalamak zorunda bırakılan öğretmenler de var. Bu sistem henüz iş sözleşmesi yaparken dahi sizi borçlandıran bir sistem. Bu uygulamalar ilgili bakanlığın denetimsizliğinden alınan cesaret ile yapılan uygulamalar.

Pandemi döneminde biz öğretmenler tam zamanlı çalıştırıldık ancak kısa çalışma ödeneği ödendi. Patronlar bu sayede hem bizleri hem de devleti dolandırdılar. Özellikle son yıllarda özel sektörde çalışan öğretmenler dibi gördü ve biz sendikayı bu ihtiyaca cevap versin, geleceğimizi güvence altına alan yasal düzenlemeler yapılsın diye kurduk.

Sendikamızla beraber hukuk komisyonumuzu da kurduk ve özel sektörde hukuksal anlamda sorun yaşayan öğretmenlere  hukuk desteği vermeye başladık. Sosyal medyadan, telefonlar üzerinden ya da tanıdıkları üzerinden bize ulaşan bir sürü öğretmen binlerce hukuk problemini bize iletti şimdiye kadar.

Artık birçok mahkeme, bilir kişi olarak tespit davalarında bizden görüş almaya başladı. Sosyal medyadan yaptığımız yayınların birçok özel okul yöneticisi tarafından takip edildiğini görmeye başladık. Dolayısıyla biz bir yandan özel okullarda çalışan öğretmenlerin haklarını ararken bir yandan da özel okul patronlarının huzurunu kaçırmaya başladık. Ve doğru yolda olduğumuzu zamanla daha net bir şekilde görmeye başladık.

Biz özlük haklarımızın iyileştirilmesini istiyoruz ve her öğretmenin gönlü rahat bir şekilde gece uykusuz kalmadan derslerine girebildiği koşullar sağlanana kadar da mücadeleye devam edeceğiz.

 “Polis şiddeti halkta karşılığını buldu”

– Kapalı mekanda gerçekleştirilen birinci yıl etkinliği nasıl geçti?

– Ankara’daki etkinliğimiz bizim için çok önemliydi çünkü geçen sene Ağustos ayında sendikamızın kuruluşu için tüzüğümüzü teslim etmiştik ve ilk buluşmamızı geçen sene İstanbul’da gerçekleştirmiştik. Ankara’da birinci yılımızı kutlamış olduk. Kapalı salonda geçekleştirilen etkinliğimiz; kendimizi büyüyen kitlemize anlatabilmemiz açısından ve geriye dönük bir değerlendirme yapabilmemiz açısından çok kıymetliydi. Dost sendikalar ve dost kurumlar tarafından yayınlanan dayanışma mesajları bizim için çok kıymetliydi. Orada bir kez daha gördük ki gerçekten yalnız değiliz. Sendika olarak gerçekten iyi işler yaptığımızda dayanışmayı ne kadar güçlendirebileceğimizi görmüş olduk.

Birçok şehirden otobüsler kaldırarak toplantıya katıldık. Kısacası her yaştan katılımcı ile Ankara’daki etkinliğimizi büyük bir coşku ile gerçekleştirmiş olduk.

– Basın açıklaması yapmak istediğiniz alana gidemeden Ankara polisinin sert müdahalesi, darp ve gözaltılarla karşılaştınız. O süreci ve polis şiddetini anlatır mısınız?

– Bakanlığın önüne giderek taleplerimizi hem basına hem de bakanlığa iletmek istediğimizi söylediğimizde yapılan müzakerelerde polis bize bunun için izin vermeyeceğini söyledi, bunu kınamakla birlikte Madenci Anıtı önünde yapacağımız açıklamaya izin verilmesini teklif ettik; sessiz ve slogansız bir şekilde kaldırımdan Madenci Anıtı’na yürümeyi dahi teklif ettik ki, bu normalde tercih edeceğimiz bir şey değildir.

Ancak hiçbir şekilde bulunduğumuz alanın bahçesinden çıkamayacağımıza dair çok büyük bir tepki ile karşılaştık. Yürümekte ısrarcı olduğumuzda ise önce tehditlerle sonrasında ise biber gazı ile karşılık verildi. Sonrasında da kitleye saldırı geçekleşti ve iki avukatımız ile arkadaşlarımız darp edilerek gözaltına alındı. Bizler de arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını talep ederek alandan ayrılmayacağımızı söyledik, bunun üzerine polis tekrar kitlenin içerisine girerek arkadaşlarımızı gözaltına aldı. Toplamda 6 kişi gözaltına alındı. Sonrasında küçük gruplar halinde Kurtuluş Parkı’na geçerek orada basın açıklamamızı yaptık.

Polisin bize karşı yaklaşımında çok büyük bir öfke hakimdi. En kibar davranmaya çalışan polisin dahi gözünde çok büyük bir öfke vardı. Bence bunun sebebi polislerin içerisinde atanamamış, özel sektörde de kendisine uygun bir iş imkânı bulamamış arkadaşlarımızın olması.

Ankara polisinin bizleri hiçbir şekilde yürütmemesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünmekteyiz. Ancak bunun sadece o an orada olan polislerin kararı olmadığını da gördük. İnsanların sokağa çıkarak haklarını; yasal çerçeve içerisinde aramalarından ve dile getirmelerinden duyulan büyük rahatsızlığın aslında taleplerimizin ne kadar büyük bir kitlede karşılık görebileceğinden duyulan korkularından kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

Biliyorlar ki insanlar sokağa çıkarsa ve taleplerini çok daha net bir şekilde ifade ederlerse halktan çok daha fazla destek görecekler. Gördük ki bizler gündem olmayalım, taleplerimiz gündem olmasın diye gösterdikleri şiddet halkta karşılığını buldu, Twitter’da yaklaşık beş saat boyunca Türkiye gündeminde birinci sıradaydık ve yaklaşık iki gündür bizimle dayanışmak için insanlar tweet atmaya devam ediyor.

Bizler rahat nefes alana kadar; sadece ve sadece öğrencilerimizi düşünüp, onlara nasıl daha faydalı olabileceğimiz kaygısını taşıdığımız güne kadar mücadelemiz devam edecek.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu