Güncel

SÖYLEŞİ | Mert Kaya: Cesur Bir Komşu… İnsanlar neden hikayelerini saklar?

Açıklama: Aşağıda yayınladığımız söyleşi 23 Ağustos 2021 tarihinde Amalia Dimitropoulou tarafından yapıldı ve pelop.gr Πελοπόννησος Newsroom (Peloponnese Newsroom) sitesinde Yunanca olarak yayınlandı. Özgür Gelecek okurları için çevirdik.

Mert Kaya, Yunan kökenli, Pontus kökenli entelektüel bir Türk vatandaşıdır. Söyleşimizin konusu, onun kişisel kimlik farkındalığına dayanan yakın tarihli bir çalışmasıdır.

Türkiye’de yaşayan Rumların İslamlaşmasından endişe duyuyor ama aile hatıralarını silemiyor. Bazıları ona hain diyor ama o kayıtsız. Onun sorunu hakikat.

Yakın zamanda “1919-1925 Döneminde Küçük Asya’da Rumların İslamlaşması. Bir Hafıza Çalışması” başlıklı yüksek lisans tezi yayımlandı.

– Bu araştırma nasıl ortaya çıktı ve neyle ilgileniyor?

– Ben 10 yaşındayken anne tarafından bir teyzem Yunanistan’a gitti. Bize bu gezinin tamamen turizm amaçlı olduğu anlatıldı, ancak genç olmadığı ve ilk kez yabancı bir ülkeye seyahat edeceği için ilgimi çekti. Döndüğünde eve davet edildik ve orada anlayamadığım bir şey hakkında konuştuklarını duydum.

Sonra çocuklardan odadan çıkmalarını istediler ve bir video izlemeye başladılar. Ağlama sesi duydum, odaya döndüm ve ekranda yaşlı bir adamın el salladığını ve Türkçe “Seni çok özledim” gibi sözler söylediğini gördüm. Onun (kim olduğunu-çn.) sordum ama kimse cevap vermedi. Sadece bu adamın amcamız olduğunu söylediler. Amca, dayı? Neden Yunanistan’da yaşıyor? Neden orada? Sordum ama kimse cevap vermedi. Zamanında oraya gittiği söylendi bana ama çocuk olmama rağmen bir tuhaflık olduğunu anladım.

Lisede tarihe ilgim arttı. Çok okuyorum. Hep amcamızı soruyordum. Bir keresinde bana bir Yunan askeri tarafından yakalanıp Hıristiyanlaştırıldığı söylendi. Kulağa inandırıcı geliyordu ama Bitlis’te yaşıyorlardı; Yunanistan’ın Bitlis ile hiçbir ilgisi yoktu. Üniversitede öğrenci gruplarıyla ve Türkiye’deki azınlık haklarıyla ilgili projelerle çalışmaya başladım.

Tarihimizde bazı boşluklar vardı. Neden bilmiyorlar? Daha da araştırdım ama hiçbir şey söylemediler ve aynı etnik merkezli hikayeleri tekrarladılar. Pontus, Rumlar, Nüfus Mübadelesi vs. hakkında hiçbir şey söylemediler. Bir gün teyzem yardıma ihtiyacı olduğu için benden yardım istedi.

Yunanistan’daki akrabalarımızla zaten bazı bağlantıları olduğunu söyledi. Ancak Atina Olimpiyatları nedeniyle, telefon numaralarını değiştirdikleri için bağlantısını kaybettiğini anlattı. Bana hikayeyi bildiği gibi anlattı. Babasının Bitlisli değil Amaseialı (Amasya çn.) olduğunu vb. Babası ailesinden hiç bahsetmemiş ve bu soruların sorulmasını evde yasaklamıştı.

“Yunanistan’da bir amcam olduğunu biliyorum ama detayları bilmiyorum” dedi. Ayrıca amcasının, bir kez Bitlis’te ve bir kez de Smyrna’da (İzmir çn.) olmak üzere iki kez babalarını ziyaret etmek için Türkiye’ye geldiğini söyledi. Babası ve amcası iletişim halindeydi. Yazışmışlar. Bana birlikte çektirdikleri fotoğrafları ve mektupları verdi. Mektuplar Türkçe’ydi ama üzerlerinde sadece posta adresleri vardı. Yunanca okuyup konuşmak için Yunan alfabesini zaten öğrenmiştim.

İnternetten ve özellikle sosyal medyadan bakmaya başladım. Teyzem bana “amcamın adı Ioannis, başkaları da var ama ilişkimiz ne bilmiyorum, onların adı Sophia, Kassia, Philip ve Tommy” dedi. Bunlar yaygın isimlerdi ve izini sürmek zordu. Soyadlarını hatırlamadı. Mektupta “John Anastasiades” gördüm. O zamanlar Erasmus programıyla Almanya’ya gitmiştim. Mektupların geldiği Livadio’da kendilerini etiketleyenlere mesajlar gönderdim.

Bir kadın “bilmiyorum” diyerek beni Türkçe bilen birine yönlendirdi. Bu adam akrabalarımızdan biriydi.

Ve hikayemiz böyle başladı. Askerlerin onları Aydoğdu köyünden Bitlis’e nasıl zorla göç ettirdiklerini, orada nasıl yaşadıklarını ve büyük dedem İshak’ın 1924’te Kürt bir ailenin yanında nasıl Müslüman olduğunu ayrıntılarıyla öğrendim. Kardeşlerin 40 yıl sonra Bitlis’te nasıl buluştukları ve İshak dedenin neden İzmir’e taşınmaya karar verdiği? Konuyu tarihsel olarak araştırmaya, birçok belge okumaya başladım.

Konuyla ilgili bazı konferanslarda aile tarihimden bahsederken, Türkiye’den bazı kişilerin beni arayıp benimkine benzeyen kendi aile hikayelerini anlatmaya başladılar. Bu aile hikayeleri hakkında tezimi yazmaya karar verdim çünkü mübadele döneminde Konstantinopolis, İmroz ve Bozcaada sakinleri dışında Yunanlıların Yunanistan’a gönderildiğine dair Türk tarihçiliğinde hiçbir iz yoktu.

Türkler tarafından kaçırılan evlat edinilmiş çocuklardan veya genç kadınlardan bahsedilmiyor. Yunanistan’daki akrabalarımı ziyaret ettiğimde, İslamlaştırılanın sadece ailemiz olmadığını, geçmişini bilmeyen ya da konuşmak istemeyen daha birçok kişinin olduğunu söylediler. Her aile mübadele sırasında bazı üyelerini Türkiye’de bırakmış.

Çalışmamın amacı, 6 kişiyle yapılan ve kendi anlattıklarına bağlı kalınan söyleşilerin, tek bir anlatım biçiminde hafızayı ve unutmayı anlamaya çalışarak yayımlamaktı. Araştırma ağırlıklı olarak Ankara ve İzmir’de gerçekleştirilmiştir.

Görüştüğüm kişilerden bazıları o olayları yaşayanların çocukları, bazıları da torunlarıydı. Çalışmada, ulus-devlet bağlamının ve toplumun homojen yapısının “nüfus mübadelesi” kararının zorunlu göçe nasıl yol açtığını tarihsel olarak analiz ederken, göç, ikamet, İslamlaşma ve asimilasyon deneyimlerinin öncesi, sırası ve sonrasındaki izini sürüyorum.

Araştırma sırasında ifade edilenlere paralel olarak, bu vakaların toplumsal baskılar nedeniyle yıllarca nasıl saklandığına, yeni bir kimlik kazanma ve İslamlaşma sürecine, aile geçmişlerini araştırma ve bunlarla uğraşma sürecine ve son olarak, araştırmaya dahil edilen konuların zaman içinde değişimine, tarih bilinci içinde dikkat çekildi.

Belleğin gücü ve politik yönleri tezde yerini almıştır. Bu ailelerin yaşadığı asimilasyon ve kültürlerarasılık süreçleri de analize dahil edilmiştir. Anlaşılan, araştırma yapılanların anıları aktarılan tarihteki boşlukları dolduracak kadar güçlü.

-Bugün kimliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz ve kişisel tarihi geçmişinizi keşfettikten sonra neler hissediyorsunuz?

– Tüm kimliklerin yapay olduğuna, onları, toplumumuzu, kültürümüzü yarattığımıza inanıyorum. Onları biz yaratırız. Ayrıca bugün bir doktora adayı olarak bu soruyu doktora projem için de soruyorum. Hafıza, kimliğimizi nasıl etkiler? Bu hikayeler bizi nasıl etkiledi? Kendimi çok kültürlü hissediyorum ve bu beni özgür hissettiriyor.

“Ben bir Pontus Rum’uyum” demekten çekinmem. Türkiye’de Türk kültürüyle yaşıyor ve büyüyorum ama kökenim Yunan-Pontus. Yunan kültürünü, Yunan dilini tanımaya çalışıyorum. Yunan müziği dinlemeyi ve çok kültürlü olmayı seviyorum. Ne benim seçimimdi ne de büyük büyükbabamın seçimi. Birden fazla kimliğe sahip olmak, sorunları görmenizi engellemez. Tarih tüyler ürpertici olaylarla doludur.

Kendimi çok kültürlü hissetsem de Türkiye’deki etnik azınlıkların haklarını aramaya ve mücadele etmeye devam ediyorum. Ben çok kültürlü biriyim çünkü büyük dedem Türkiye’de kaldı ve Müslümanlaştı. Akrabalarımızı çok daha önce öğrenip bulabilirdik ama toplumsal baskı nedeniyle kimse bundan bahsetmedi. Yani bu toplumsal baskıyı eleştirmek zorundayız. İnsanların neden hikayelerini gizlediğini sormalıyız?

Yunanlılara odaklanan çalışmam nedeniyle bazı insanlar beni bir Yunan vatanseveri ya da Yunan küllerinden doğmaya çalışan bir tür hain olarak etiketliyor. Aslında, onların yorumları umurumda değil. Türkiye’de doğdum ve Türk kültürüyle büyüdüm ama kökenim Yunan.

Türkiye’deki tüm aile bireylerim ve akrabalarım Yunan asıllı olduklarını kabul edip saklanmayı bıraktığında işim ve mücadelem sona erecek.

 

-Hafızanın korunması olayların nesnel bir algısını mı veriyor yoksa her şeyin insanların yaşamlarını etkileyen kişisel bir algısı mı var? Konuştuğun insanlardan ne öğrendin?

– Kuşkusuz, tüm anılar kişiseldir. Ancak bunların bir kısmı sistem tarafından şekillendirilmiştir. İnsanların hayatında hafızanın önemi büyüktür. Ancak, önce bazı temel sorular sormalıyız. Neden kendilerini unutmaya zorladılar? Neden aile hikayeleri hakkında konuşmamaya başladılar? Türk tarihine dayanarak, insanlar 1922-1924 Mübadelesi döneminde tüm Rumların (adalar ve İstanbul hariç) Anadolu’yu terk ettiğine inanmaktadır.

Ancak büyük büyükbabam kaldı ve hayatı değişti. Ailemin geçmişi hakkında araştırmaya ve konuşmaya başladım. Etnik azınlıkları inceleyenler hikayemi öğrendiğinde benimle iletişime geçmeye başladılar. Bana mesaj gönderen ve aile hikayelerini anlatan birçok kişi vardı. Birçoğu yetim ataları hakkında konuşmaya başladı. Dedelerinin ve annelerinin akrabaları neredeydi? Onlar da İslamlaştırıldı mı? Benim yöntemim sözlü tarihi kaydetmek.

Amacım Türk tarihindeki boşluğu doldurmak. Ailem gibi birçok Rum mübadele döneminde geride kaldı ve ailelerinden ayrıldı. Çoğunluğu çocuktu. Türklerle evlendiler, isimlerini değiştirdiler, zamanla dinlerini değiştirdiler ve orijinal kimliklerini kaybettiler. Araştırmam, insanların geçmişleri hakkında konuşmaya başladığını gösteriyor. Renan’a göre unutma, ulus inşasında çok önemli bir faktördür. (Fransız filozof, tarihçi ve filolog, Ernest Renan çn.)

Türk ulus devleti daha önce de bahsettiğim gibi insanları unutmaya zorladı. Hafızanın uyanışı bugün bir cevaptır. Anlamak hafızadan daha önemlidir, ancak anlamak için önce hatırlamalıyız. Dediğim gibi, tüm anılar kişiseldir ama ya biri seni unutmaya zorlarsa? Öte yandan, ne tür hatıralar unutulmaya zorlandı? Çalışmamda bazı insanlar ataları ve aile tarihleri ​​hakkındaki gerçeği bilmediklerini söylediler. 3. veya 4. nesil torunları ve yine de aile hikayeleri hakkında konuşmaya başladılar.

Ancak diğerleri, hikayelerini bana daha önce anlatmış olmalarına rağmen, onları yayınlamama izin vermediler. Bunları benimle paylaşmakla değil, halkla paylaşmakla ilgilendiler. Bu hala bazıları için bir sorun.

-Türk toplumu araştırmanıza nasıl tepki verdi ve Yunan okuyucuların ne anlamasını istersiniz?

– Tezim 2019 yılında Türkçe olarak yayınlandı. Çok sayıda destek mesajı aldım ve Türkiye’den bana mesaj gönderen ve Yunan kökenli hikayelerini paylaşan birçok insan oldu. Benzerlikler, kişinin anılarını paylaşmasında çok önemli bir rol oynar.

Anılarımı sizinle paylaşabilirim çünkü aynı hikayeye sahibiz ve beni anlayabilirsiniz” dediler. İstanbul’daki Ermeni gazetesi AGOS, kitabımın başlığını ön sayfasına koydu ve beni bir radyo programına davet etti. Genel olarak tepkiler beni cesaretlendirdi. Ancak olumsuz tepkiler de oldu. Türkiye’de iki farklı üniversiteye araştırma görevlisi olarak başvurduğumda çalışmalarım nedeniyle reddedildim. Karadeniz bölgesinden (Pontus) yerel, milliyetçi bir gazete, Topal Osman’la ilgili çeşitli konferanslarda verdiğim açıklamalar nedeniyle adımı yayınladı ve bana “hain” dedi. Tehdit mesajları nedeniyle bir süre sosyal medya hesaplarımı kapattım.

Tabii ki, destekleyici mesajlar olumsuz olanlardan daha fazlaydı. Yunanistan’daki akrabalarımı ziyaret ettiğimde bazı Rumlar bana Türkiye’de Yunan asıllı olduklarını bilmeyen akrabaları olduğunu söylediler. Birbirleriyle ilişkileri yoktu.

O zamandan bu yana 100 yıl geçti ve bugün bazı torunlar kökenleri hakkında konuşmaya başladı. Yani Yunanlılar haklıydı. Yunan okuyucular, Türkiye’de yaşayan akrabalarının artık Türk olduğunu ve zamanla Müslümanlaştırıldığını anlamalıdır.

Kaynak: https://pelop.gr/mert-kagia-enas-tharaleos-geitonas-giati-oi-anthrwpo-krivoyn-tis-istories-toys/

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu