GüncelMakaleler

SENTEZ | Efrin’e ikinci bir sefer; El Nûsra gericiliği

"Yeni adıyla HTŞ olan Nusra Cephesin’in Efrin’e getirilmesi, gerici İslamcı zihniyeti ile Efrin halkını sindirme girişimi olarak okunmalıdır. Şeriat uygulamaları ile başta kadınlar üzerindeki baskılar artırılacak, uluslararası arenada esen faşist ve gerici dalgaya kan taşınacaktır."

Eski adıyla El Nusra yeni adıyla HTŞ’nin (Heyet Tahrir El Şam) Efrin’e girmesiyle birlikte gözler yeniden Efrin’e çevrildi. Gayet organizeli bir şekilde TC, HTŞ’nin Kürt kentine girmesini sağladı, civar köyleri kontrol etmesini düzenledi.

Efrin, işgal edildiği 2018 yılına kadar Suriye iç savaşına dahil olmamış ve en az etkilenen kentlerden birisiydi. Aldığı yoğun göç nedeniyle önemli oranda nüfus artışı sağlanmış, Kürt halkının öz yönetim anlayışı temelinde bir yönetimle Efrin ve Rojava’nın diğer kantonlarında yeni bir sistem devreye konmuştu.

20 Ocak 2018’de faşist TC ordusunu ile çeteleri Rojava’nın Efrin kentine yönelik “Zeytin Dalı Operasyonu” adı altında işgal savaşı başlattı. Afrin’de bulunan YPG ve YPJ’ye karşı saldırılarda en gelişmiş teknolojiye sahip savaş uçakları ve toplar kullanıldı. TSK- ÖSO’ya bağlı güçler ile YPG-YPJ birlikleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Bin yıllardır bölgede yaşayan Efrinli Kürt halkı yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldı. SOHR’ın (Suriye İnsan Hakları Gözlemevi) verilerine göre, 18 Mart 2018 günü 350 bin sivil Efrin’den çıkmak zorunda kaldı.

İşgalden bu yana geçen süre içinde ise binlerce aile, işgalcilerin zulmünden dolayı topraklarını terk ediyor, yerlerine ise Guta, Deraa, İdlib ve benzeri bölgelerden getirilen kişiler yerleştiriliyor. Sadece saldırı esnasında değil, işgalden sonra da bölgeden zorunlu göçler devam etti. Demografik yapıda muazzam değişiklikler meydana geldi ve çoğunluğunu Kürt nüfusunun oluşturduğu Efrin halkının bugünlerde oranı % 20’lere gerilemiş durumda.

İşgal sonrası Efrin halkına ve özellikle Kürt halkına yönelik sistematik işkence ve insan kaçırmalar devam ettirildi. Binlerce insan fidye karşılığı kaçırıldı, keyfi gerekçelerle tutuklandı veya katledilmesi sağlandı. Sadece 2022 yılı içerisinde 530 kişi İnsan Hakları İhlallerini Belgelendirme Örgütü’nün verilerine göre kaçırıldı. Efrin işgalinden bu yana 8 bin insanın kaçırıldığı varsayılıyor.

Rant alanı Efrin

Örgüt yaptığı incelemelerin ardından kaçırılanların sayısının daha fazla olabileceğini belirtiyor.

Talan ve hırsızlıkların ele alındığı raporun diğer bölümünde, halka yönelik zorlamalı vergilendirme, mal-mülklerine el koyma, zeytin ağaçlarının çalınması, insanların keyfi gözaltına alınması ve kaçırılması konularına da değiniliyor.

İşgalde bu yana doğa katliamlarına rutin halde devam ediliyor. Dördüncü yılında olan Efrin işgaline bugünden bakıldığında bazı köylerin adeta ağaçsız kalacak şekilde kesildiğini, odunların bir kısmının pazarlandığı biliniyor.

Zeytin ağaçları ve üretimi ile ünlü Efrin’de özellikle zeytin üretimi faşist TC’nin bizzat denetimi altına girmiş durumda. Buradan gasp edilen zeytinler dünya piyasasına “Türk malı” damgalanarak satılıyor.

Bugün de HTŞ’nin “zekât” adı altında mal ve mülke el koyma, zeytinlikleri bunun karşılığı olarak gasp etme girişimleri yaşanmaktadır.

Savaşın nasıl bir rant alanı açtığını gösteren en önemli kanıtlardır yaşanan. “Garantör” diye adlandırılan emperyalist güçlerin ve özellikle Rusya’nın derin sessizliği devam ediyor.

Nusra Efrin’de…

Yeni adıyla HTŞ olan Nusra Cephesin’in Efrin’e getirilmesi, gerici İslamcı zihniyeti ile Efrin halkını sindirme girişimi olarak okunmalıdır. Şeriat uygulamaları ile başta kadınlar üzerindeki baskılar artırılacak, uluslararası arenada esen faşist ve gerici dalgaya kan taşınacaktır. Bir yandan halkların, özellikle kadınların özgürleşme mücadeleleri sürerken, buna karşı egemenlerin hamleleri gerici örgütlere daha fazla alan açmak şeklinde ortaya çıkıyor. Efrin’de kadınlara tesettür ve çarşaf dayatılmakta, karşı koyanları ise katletmektedirler. 29 Ekim günü 17 yaşındaki bir genç, bir sebep gösterilmeden sokak ortasında, herkesin gözü önünde katledildi.

Rusya, Efrin işgal edildiği dönemde de bugün de TC faşizmi ile olan pazarlıklarını sürdürüyor. Efrin’i TC’ye peşkeş çeken Rus emperyalist güçlerinin bugün de esas derdi Kuzey ve Doğu Suriye topraklarının tekrar Suriye rejimine devredilmesi, bunun içinde TC işgalini koz olarak kullanmasıdır.

Suriye rejimi ve faşist TC devletinin bu süreçte yakınlaştırma çabaları ile QSD güçlerinin kuzeyinde ve güneyinde bir şer ittifakının yaratılması amaçlanıyor.

Yanı sıra Rusya Ukrayna işgali sonrasında TC’nin kendisine yönelik “ılıman” politikası yürütmesinden gayet memnun. Bu anlamda TC’yi bu alanda kendisine payanda yapmaya, ekonomik ilişkilerini geliştirerek ülke topraklarından rant elde etme, nükleer ve gaz santraller ile emperyalist ilişkilerini devam ettirmenin peşindedir. Bu ilişkilerin Rojava ve Suriye’ye yansıması işgalin meşrulaştırılması, TC’ye alan açılması, Rejim ortaklaşa bir şekilde Rojava kazanımlarının yok edilmesi şeklindedir.

Efrin işgali, bugünlerde yeni bir aşamaya taşınıyor. Faşist TC, Efrin’de elde ettiği rantı Nusra üzerinden devam ettirmek için kontrolü bu gerici örgüte vermiştir. Amaçlanan ise daha gerici bir dalga ile Efrin halkına genelde ise tüm ilerici ve devrimci güçlere gözdağı vermektir. Diğer çete gruplarının işgal altındaki Serêkani ve Gire Spi’ye nakledilmeleri konusu gündeme getirilmektedir. Burada amaçlanan Rojava’ya yönelik yeni işgal saldırılarının şimdiden planlandığı şeklinde okunmalıdır. Bu işgal saldırısı bir yere kadar en fazla Rus emperyalist güçleri tarafından desteklenecektir. Diğer emperyalist güçlerin sessizliği TC’ye razı olduğu anlamına gelecektir. Ancak daha derin bir çelişki emperyalist güçler arasındadır ve ABD emperyalist bloğunun desteklediği TC’nin işgaline karşı, Rus bloğunun yeniden yapılandırdığı Suriye rejiminin tüm ülkeye yeniden egemen olması arasında ki bir savaştır. Bu savaşta Efrin halkı başta olmak üzere tüm ezilen halkımız faşizme, gericiliğe; daha üst perdeden bir ifade ile, emperyalistler arası dalaşlara kurban edileceklerdir. Yaşanmış olanlar, yaşanacakların teyididir.

Bu minvalde Rojava halkı başta olmak üzere tüm bölge halklarının emperyalist işgallere, faşist, gerici ve dikta rejimlerine karşı seferber edilmesi en temel görevimizdir. 105 yıl önce olduğu gibi bugün de yeni Ekim’lerin yaratılmasının muazzam koşulları karşısında yapabileceklerimize dört elle sarılmak “an”ın görevidir. Esas görev, dizginlerinden boşanırcasına akan TC faşizminin tüm baskılarını boşa çıkaran politikaları ivedilikle yaşama geçirmektir. Dolayısıyla birleşik mücadelenin merkeze alındığı, etrafında tüm mücadele dinamiklerinin şekillendiği bir yöntemle kısa ve orta dönem süreci örgütlemek bizlerin elindedir. Ancak bu şekilde Efrin halkı başta olmak üzere tüm ezilen halklara karşı görevimizi yerine getirmiş olacağız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu