Makaleler

Adıyaman’dan Paris’e, Bir Özgürlük Savaşçısı, Misak Manuşyan

1 Eylül 1906’da Adıyaman’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Ailenin en küçüğü olan Misak Manuşyan dört kardeşlerdi.1915 Ermeni Soykırımı yıllarında ilkin babasını, daha sonra annesini kaybetti. Öksüz ve yetim kalınca komşularından bir Kürt ailesi Misak Manuşyan’a sahip çıktı. Büyük Felaket yıllarında çocuk olan Manuşyan sağ olarak kurtuldu. Tehcir ve katliamlardan sağ kalan, kimsesiz çocukları Ermeni kilisesi toplarken, Manuşyan’a da ulaştı. Kilise Manuşyan’a sahip çıktı. Kilise Manuşyan ile ağabeyini alıp Suriye’de Cunye’ye götürüp yetimhaneye yerleştirdi. Fransa’ya gelinceye kadar 20 yıl boyunca ağabeyi ile burada kaldı.

1917 Ekim Devrimi’nin yankıları tüm Rusya’da kendini gösterdi.12 Aralık 1920 yılında Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi. İlk devlet başkanlığına Aleksandr Miasnikyan atandı. Batı Ermenistan’da ise 1,5 milyon Ermeni’nin ölümü ile sonuçlanan tarihin ilk soykırımı ile bir ulus yok edildi. Devrimden yeni çıkmış, ekonomik olarak çok zor bir dönem geçiren Ermenistan, Diaspora Ermeni’lerine çağrıda bulunarak, Yardım talebinde bulundu. Yunanistan, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, İran, Almanya, Amerika’ya savrulan Ermeni’ler bu çağrıya uyarak örgütlenmeler oluşturuldu. Fransa’da Yardım Komitesi bu görevi üstlendi. Misak Manuşyan Ermenistan için oluşturulan Yardım Komitesi’nde çok sevdiği, sevgilisi, eşi, hayat arkadaşı, yoldaşı ve her şeyi olan Meline ile tanıştı. Evlendiler. Meline’nin de hayatı tıpkı Manuşyan gibidir. O da öksüz kalmış, yetimhanede kalmış, yetimhanede büyümüş tek varlığı ablası ile kalmıştı. Babasını küçük yaşta kaybettiği için Adapazarı’na yerleşti. Burada bir Amerikan okuluna (aslında burası bir yetimhanedir) kaydoldu. 18 yaşına kadar burada kaldı. Sonra İzmir’e taşındılar. Katliam, baskı ve Tehcir yıllarında, korkudan İzmir’i terk etmek zorunda kaldılar. İzmir’de çoğunluğu oluşturan Ermeni ve Rum azınlıkları, her zaman bir tehlike olarak gören Kuvay-i Milliye birlikleri kaos, panik ve yıldırma politikaları ile göç ettirme niyetindeydiler. Meline’nin okuduğu okulun nöbetçisi bu arada öldürüldü. İzmir ateşe verildi. Ermeni’ler ve Rum’lar göç etmek zorunda kaldılar. Meline ve ablası Yunanistan’a kaçarak canlarını zor kurtardılar.

Manuşyan ile Meline artık bir davanın yol arkadaşıydı. Birlikte Yardım Komitesi’nde çalışırken okuyan, siyasal sorunlara kafa yoran devrimciler oldular. Ermeni Diaspora çevresinde Kültür, Sanat ve Edebiyat alanında dergiler çıkardılar. Başarılı da oldular. Fakat maddi sorunlar yüzünden bu işi bırakmak zorunda kaldılar. Misak Manuşyan Almanya’da iktidara gelen Hitler faşizminin tehlikeli bir biçimde, dünyayı çatışmalı, savaş ortamına sürüklediğini gördü. Korkunç şeylerin olacağını fark etti. Faşizme karşı savaşmak gerektiğini, bunun için hazırlıklı olunmasını söyledi. Fransız Komünist Partisi’ne giderek 1934 yılında üye oldu. Artık faşizm İtalya, İspanya’da iktidara gelmiş başta komünistlere, toplumun her kesimini baskı altına almıştı. Fransa’da aktif olarak gösteri, yürüyüş ve siyasi faaliyetlere katılan Manuşyan herkes tarafından sevilen birisi haline geldi. Dikkatleri üzerine topladı. İspanya’da faşizme karşı verilen mücadelede, Cumhuriyetçilere yardım için oluşturulan tugaylara yazıldı. Savaşa katılmak istedi. Fakat FKP bünyesinde kadro boşluğu, yetersiz adam olduğu için müsaade edilmedi ve Fransa’da kaldı.

Göçmenlerin en çok kaldığı ülkelerin başında Fransa gelir. Her ulustan insanlara rastlamak mümkündür. Faşizm’den kaçan insanların sığındıkları Fransa’da Nazi’lere ve işbirlikçilerine karşı mücadelede herkes birleşti. Çek, Macar, İspanyol, İtalyan, Roman… Enternasyonal ruh ve azimle faşizme karşı mücadele komiteleri kuruldu. Bu ara Manuşyan yakalandı. Paris’te bulunan Sante cezaevine konuldu. İçeride bir an olsun durmadı. Kin ve mücadele isteğiyle dolu olan Manuşyan Cezaevi

Müdürü ile konuşur. Faşizme karşı savaşmak istediğini söyler. Cezaevi idaresi bu talebi kabul eder. Manuşyan serbest kalır.

Daladier hükümeti Nazi’lere boyun eğmiş, koşulsuz her istediklerini yerine getiriyordu. Gestapo’ya binlerce komünist ve direnişçilerin listesini vermişti. Her an tutuklanabilirlerdi. 20–25 yaşları arasındaki herkes zorunlu olarak Alman fabrikalarında Nazi’ler için çalışmaya götürülüyordu. Çalışmalardan kaçanların tek sığınağı direnişçilerin saflarıydı. Manuşyan Marsilya’dan kaçarak direnişe katılmak için Paris’e geldi. İkinci sefer yine tutuklandı. Her zaman Manuşyan’ın arkasında

olan Meline onu yalnız bırakmadı. Ziyaretine gitti. Bir keresinde ziyarette askerlerden açılan kurşunlarla yüz yüze kaldı. Tesadüf eseri kurtuldu. Gestaponun elinde tutsak edildi. Ama hakkında ayrıntılı bilgi olmadığı, ispatlanamadığı için serbest kaldı.

 

PARİS’TE FAŞİZME KARŞI SAVAŞ

Paris’te direniş guruplarını örgütleyen Manuşyan ilk eylemini bizzat kendisi gerçekleştirdi. Bir SS kışlasını hedef aldı. Her sabah içtima yapan, marşlar söyleyen, buradan görev yerlerin dağılan askerleri tespit eder. Soğukkanlı ve cesareti ile askerlerin arasına el bombasını atmasıyla onlarca askeri öldürdü, birçoğunu da yaraladı. Hiç bir kayıp ve zayiat vermeden bölgeden izini kaybetti. Bu eylem Paris’te büyük yankı uyandırdı. Nazi’ler daha da saldırganlaştı. FKP bu eylemden sonra Manuşyan’ı Paris bölgesi askeri sorumluluğuna getirdi. Manuşyan yeni bir eylem hazırlığı içerisine girdi. En büyük sansasyonel olanı Paris SS Nazi Komutanı’nın cezalandırma eylemidir. Halk tarafından teşhir olmuş, herkesin kin beslediği, her infazda imzası olan Van Schaumber’dir. Bu eylem de Manuşyan gurubuna verilir. Bombalama ve silahla taradıktan sonra cani hak ettiği cezaya çarptırıldı. Yine Julius Ritter 600 bin işçinin çalışması için Almanya’ya gönderilmesini örgütleyen, halk gözünde katil çetesinin başı, Manuşyan gurubu tarafından Halk adına ölüme mahkûm edildi. Berlin’de yankı bulan eylemler Adolf Hitler’i çok üzer. Almanya’da bir günlük yas ilan edilir. Yoldaşı Meline geçmişte çok iyi daktilo kullanabilen, matbaa makinesi işletebilen gazete ve dergide çalışmış, yetenekli bilgi birikimine sahip usta bir Partizan’dır. FKP bildirileri ile eylemlerin propagandasını basıp çoğaltan, koyu baskı koşullarında Manuşyan’a destek olmuştur. Sayısız sabotaj, cezalandırma eylemlerinden sonra Manuşyan yakalandığında 50 suikast, 150 öldürme, 600 yaralama eyleminden sorumlu tutulur.

Gestapo’nun yoğun saldırıları, operasyonlarından Partizan’lar da etkilenir. Binlerce yakalanmalar olur. Bunlardan çoğu hemen infaz edilir. Gestapo daha ileri gelenlerini yakalamak için bazılarını salıverir. Korkunç takipler, uykusuz geceler atlatırlar. Ama siyasi komiserin ihanetine uğrar.1943 yılında yakalanır. Tek değildir, beraberinde 22 kişi artık Gestapo’nun elinde tutsaktır. Bu sefer meşhur Fresnes cezaevine hapsedilir. Üç ay boyunca burada kalır. İşkencelerden geçerler. Kendilerine kucak açmış olan Fransa’ya karşı görevlerini yerine getirdiklerini söylerler. Eylemleri niçin yaptıklarını anlatırlar.Savunurlar..Pişman olmadıklarını her koşulda haykırırlar.İnsan olma görevlerini yerine getirdiklerini ilan ederler. Hepsi de işgalci faşistlere karşı savaşmalarının zorunlu aynı zamanda kutsal bir görev olduğunu söylerler. Direnişçiler mahkeme salonuna getirildikleri vakit salondan küfürler edilir. ”haydut ”, ” katil ” diye karşılanır. Manuşyan’ın sakin olgun davranışları, mahkeme heyeti tarafından takdirle karşılanır. Zeki, iyi eğitimli denilerek kişiliği övülür, saygı duyulur. Mahkemenin atadığı avukatı reddeder. Savunmasını kendisi üstlenir. Manuşyan savunmasının bir bölümünde şöyle der:

Almanlara söyleyecek hiç bir şeyim yok, ben size karşı koyup savaşarak görevimi yaptım. Yaptığım hiç bir şeyden pişman değilim. Şimdi rolünü oynama sırası sizde. Elinizdeyim. Fransızlara dönerek, fakat size gelince sizler Fransız’sınız, biz Fransa için bu ülkenin kurtuluşu için savaştık. Sizse vicdanınızı ve ruhunuzu düşmana sattınız. Siz Fransız uyruğunu miras aldınız, bizse bu uyruğu hak ettik.”

 

TEHCİR’ DEN KURTULDU, NAZİ KURSUNLARINDAN KURTULAMADI;

Mahkeme yargılama sonucu 23’leri ölüme mahkûm etti. Son defa pişman olup olmadıklarını öğrenmek ister. Hepsi Manuşyan’a bakarak hep bir ağızdan “HAYIR” derler. Aradan bir gün dahi geçmeden aynı gün 23’ler, Valerien Tepesine götürülerek kurşuna dizilirler. İçlerinde sadece Olga Bancıc ( Rumen ) kadın direnişçi, Fransız yasalarına göre kadının kurşuna dizilmesi olmadığı için Almanya’ya gönderilir. Orada giyotine vurularak öldürüldü. Manuşyan kurşuna dizilmeden önce aceleden eşine bir mektup yazar. Hüzünlü ve o kadar anlamlı mektup sonradan Meline’nin eline ulaşır.

Canım Meline’m, sevgili küçük yetimim, 21 Şubat 1944 Fresnes” satırlarıyla başlayan mektubunda son defa seslenir ; “Bir kaç saat içerisinde artık bu dünyaya ait olmayacağım. Bugün öğleden sonra saat 3’de idam edileceğiz. Birazdan 23 yoldaşımla birlikte vicdanı rahat bir insanın dinginliği ve cesareti ile öleceğim.

Bizden sonra yaşayacaklara ve yarının özgürlüğünün, barışın güzelliğini tadacaklara ne mutlu. Ölüme bunca yaklaşmışken ne Alman halkına ne de başka bir kimseye kin duymadığımı ilan ediyorum, herkes layık olduğu cezayı ve mükâfatı bulacak,

Bir çocuğumuz olsun çok isterdim. Senin de hep istediğin gibi, onun için senden ricam savaştan sonra muhakkak evlen. Bana kötülük eden veya kötülük etmek istemiş olan herkesi affediyorum. Bağışlamadığım tek kişi kendi postunu kurtarmak için bize ihanet edenle bizleri satanlar hariç.

Seni ve senin yanı sıra kız kardeşini uzak yakın tüm dostları sımsıkı kucaklıyorum. Hepinizi kalbimin bir köşesine yerleştiriyorum. Elveda, dostun, yoldaşın ve kocan. Misak Manuşyan ” diye sonlanır.

Misak Manuşyan 21 Şubat 1944’de 23 arkadaşıyla kurşuna dizildi. Hayatlarını Fransa’nın Özgürlüğü ve Faşizme karşı mücadelede insanlığa armağan edip ölümsüzleştiler.

Thomas Elek  (Macar)                                  Roger Rouxel (Fransız)

Wolf Wajsbrot (Polonya)                             Rino Della Negra (İtalyan)

Maurıce Fıngerwajg (Polonya)                    Leon Goldberg (Polonya)

Robert Witchitz (Fransız)                           Georges Cloarec (Fransız)

Marcel Raymon (Polonya)                          Spartaco Fontano (İtalyan)

Cesare Luccarini (İtalyan)                           Jonas Goduldig (Polonya)

Calastıno Alfonso (İspanyol)                       Willy Szapiro (Polonya)

Olga Bancic (Romen)                                  Amedo Usseglıo (İtalyan)

Szlana Gızywacz (Polonya )                         Stanıslav Kubackı (Polonya)

Joseph Bpczov (Romen )                              EmerıcGlasz (Macar)

Antoıne Salvadorı (İtalyan)                          Arpen Tavityan (Ermeni)

Yine tutuklandıktan sonra değişik şekilde öldürülen Ermeni Direnişçilerin adları;

Vahrıc Vacaraganyan 1942’de öldürüldü, Luzia Aslanyan (Lass) Krematoryum’da yakılarak öldürüldü, Arpiar Aslanyan Toplama kampına götürülerek öldürüldü,

Avedis Tulumcuyan Toplama kampına götürülerek öldürüldü, Hayg Tıbıryan Kurtuluş’tan birkaç saat önce işkence edilerek öldürüldü. Şu anda Misak Manuşyan Paris’te Ivry Mezarlığında yatmaktadır. Ermeni’lerin yoğun olarak yaşadığı semtlere, bulvarlara Manuşyan’ın ismi verildi. Savaştan sonra 23’ler için İvry’ de Anıtları dikildi. Meline yaşamına Ermenistanda devam etti. Ermenice öğretmenliği yaptı. Sonradan tekrar Fransa’ya döndü. Fransa Devlet Başkanı Françoise Mitterand tarafından, Fransa’nın en büyük nişanı olan Legion  d’Honneur ile onurlandırıldı. Manuşyan , ”evlen” demesine rağmen evlenmedi. 1989 yılında hayata gözlerini yumdu. Misak Manuşyan’ın yanına defnedildi.

Ölümünün 70. yılında Misak Manuşyan ve 23’leri faşizme karşı savaşta toprağa düşen tüm Direnişçileri saygıyla anıyoruz. (Bir ÖG okuru)

       

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu