Makaleler

7 Haziranʼda hırsızlara, din tüccarlarına, faşistlere GEÇİT YOK!

15 Mayıs günü Renault işçilerinin üretimi durdurması ile metal işçilerinin direnişi kısa sürede Bursa, Kocaeli, Gebze, Ankara, İzmir ve Eskişehir’e sıçramıştır. Yayılma ve sıçrama durumu, eylemlerin başladığı fabrikada anlaşmaya varılmasına karşın yaşanmaktadır.

Metal sektöründe direniş kıvılcımını çakan Renault’ta direnişin 15. gününde (29Mayıs) 10 madde üzerinde ciddi kazanımlarla anlaşma sağlanmış, işçiler bir bütün olarak değilse de taleplerinin önemli bir kısmını kabul ettirmeyi başarmıştır. İşçilerin inisiyatifiyle geliştirdikleri, sürdürdükleri ve son olarak yine kendi iradeleriyle bitirdikleri direniş, sektörde biriken öfkeyi de kısa zamanda tetikledi.

28 Mayıs’ta Bursa’da 2000 işçinin çalıştığı Er Metal fabrikası işçileri (aynı gün kazanımla sonuçlandı), İzmir’de CMS jant fabrikası işçileri direnişe geçmiş, İzmit’te ise DYTECH işçileri üretimi durdurmuştur. Kocaeli Gölcük ve Eskişehir İnönü Ford Otosan işçileri ile Ankara’daki ORS Rulman fabrikası işçileri direnişe başlarken, Koç Grubuna bağlı Ankara’da kurulu bulunan Türk Traktör fabrikasında ise direnişi kırma çabalarına karşın mücadele sürmektedir.

Direnişlerin öne çıkan talebi, Türk-Metal’in işçiler üzerindeki baskısının ortadan kaldırılması ve işçilerin kendi temsilcilerini özgürce seçme hakkı olmuştur. Gelişen tepkiler ve direnişlerle Türk-Metal’in metal sektöründe ciddi bir biçimde işçiler tarafından geriletildiğini söylemek mümkündür.

Söz konusu direnişlerin yarattığı moral ve motivasyon İzmir PETKİM Aliağa fabrikasında karşılık bulmuş, Petrol-İş sendikasına üye 1864 işçi tıkanan TİS’e ve patronun işçileri bölmek isteyen, aynı işe iki farklı ücret uygulamasına karşı direnişe geçerek, üretimi devam ettirmesine karşın tesislerden ayrılmayıp, ürün giriş-çıkışına izin vermemektedirler. İşçi sınıfından gelen sevindirici ve umudu büyüten haberler bununla bitmemiş, 292 gündür direnen Enerji-Sen üyesi BEDAŞ işçilerinin yönetim ile yaptığı görüşme sonrası işe geri dönüş süreci başlamıştır.

Metal işçilerinin, işçinin iradesini yok sayan, patron yanlısı, bürokrat sendikal anlayışı hedef tahtasına koyarak kendi inisiyatifleriyle geliştirdiği ve önemli kazanımlar elde eden, artçıları hâlâ devam eden direnişin, sınıfın kazanma ve başarma duysunu büyüttüğü açıktır. Sınıfın gelişen, birbirini tetikleyen, yayılan direnişi ve eylemlerinin egemenleri korkuttuğu bir gerçektir. Sınıfın inisiyatifinin açığa çıkmasında, özneleşmesinde, Gezi İsyanı’yla birlikte oluşan, gelişen “Gezi ruhunun” etkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

AKP’de 7 Haziran korkusu Gezi’de yığınların sokağa, meydanlara çıkarak polis vahşetine karşın “ben de varım” iradesi ve duruşunu ortaya koyması AKP’nin korkusunu en fazla büyüten faktör olmuştur. Gezi’nin kitlelerin öfkesini, enerjisini ve yaratıcılığını açığa çıkaran niteliği, AKP ve kuşkusuz egemen sınıflar açısından büyük bir korkuyla karşılanmıştı. AKP, gelişen isyan ve direnişi, baskı, şiddet ve polis vahşetine paralel bir şekilde yaşama geçirdiği kara propaganda ile gizlemeye çalışmıştır.

Biliyoruz ki, hâkim sınıflar iktidarlarını yalnızca baskı, şiddet ve zorbalıkla bezenmiş zor üzerine inşa edemezler. Onlar geniş yığınları, yaşanan gerçeklerin manipülasyonu ve tahrif edilmesiyle ve elbette yalanlarla kandırmaya çalışırlar. En büyük korkuları ise gerçeklerin açığa çıkmasıdır. Bu bağlamda Cemaat tarafından gerçekleştirilen 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının devamı olarak gündeme getirilen MİT TIR’larının durdurulmasında da AKP yalan ve inkâra sığınmıştır. Aralarındaki ittifakın dağılmasıyla birlikte Cemaat, ellerindeki bilgi, belge ve olanakları kullanarak AKP’yi yıpratmaya yönelmiş, 2014 yılının Ocak ayında Adana Savcılığı’nın yapılan bir ihbar üzerine “silah taşındığı” gerekçesiyle MİT TIR’ları durdurulmuş ancak TIR’lara el konması MİT ve Valilik emrindeki polisler tarafından engellenmişti. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala başta olmak üzere hükümet yetkilileri silah taşındığı iddiasını reddederek, TIR’ların Suriye’deki Türkmenlere gıda yardımı taşıdığını iddia etmişlerdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı MİT’e ait TIR’ları durduran askerleri ‘darbeye teşebbüs, askeri ve siyasal casusluk ve terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla soruşturma başlatmış, Erdoğan ise konuyu sürekli güncellemiş, neredeyse her mitingde gündeme getirerek yapılanı vatana ihanet olarak adlandırmıştır.

Cumhuriyet Gazetesinin 29 Mayıs’ta yayımladığı ve durdurulan MİT TIR’larından silahların çıktığını gösteren görüntüler, AKP’nin bir yalanı ve gerçek yüzünü daha açığa çıkarmıştır. Bu görüntülerle AKP’nin, Suriye’de savaşın başladığı günden bu yana cihatçı çetelerle kurduğu ilişki ve silah yardımı bir kez daha su yüzüne çıkmıştır. 7 Haziran seçimlerine kısa bir süre kala sızdırılan görüntüler AKP’nin Suriye’de yaşanan katliam ve vahşetin doğrudan suç ortağı olduğunu da (en azından şimdiye kadar görmeyenlere de) göstermektedir.

Bu görüntülerin AKP’nin düşüşe geçen oy oranına etki edeceği de açıktır. Davutoğlu ve Erdoğan tarafından düzenlenen mitinglerde devletin tüm olanakları seferber edilmesine rağmen Van (14 Mayıs) ve Kayseri’de (30 Mayıs) görüldüğü üzere AKP ciddi bir prestij kaybı, gerileme içindedir. AKP, söz konusu gerçeği gizlemek adına tehditlere yönelmekte, Hakkâri-Yüksekova mitinginde yaşandığı gibi, Milli Eğitim Bakanlığı valilik ve emniyet müdürlüğü eş güdümlü çalışmakta ve miting alanı kamu kurum ve kuruluşlarından tehdit ve şantajla getirilen memurlar, işçiler ve öğrencilerle doldurulmaktadır.

Erdoğan’ın aktif bir şekilde yürüttüğü seçim çalışmasına, havuz medyasının tüm çabalarına ve devletin tüm olanaklarının kullanılmasına karşın yaşadığı gerilemeyi durduramadığının farkında olan AKP, bu duruma yönelik karakterine uygun bir hazırlığa girişmiştir. AKP genel başkan yardımcısı Süleyman Soylu’nun denetiminde 3 bin 500 kişilik bir hile ekibi kurulması (3 bin 500 kişilik hile timi. Selahattin Demirtaş-18Mayıs

2015. Basın) sandıkta yaşayacağı korkunun bir sonucudur.

 

Hırsızlara geçit yok!

Ne var ki tüm saldırılara, seçim çalışmasının engellenme çabasına ve provokasyon yaratmaya dönük uğraşlara rağmen HDP istikrarlı bir şekilde etkisini ve gücünü artırmaya devam etmektedir.

HDP’nin söylemleri, seçim bildirgesindeki demokratik talepler, düşmanlaştırmayan ötekileştirmeyen aksine birleştiren dili, geniş emekçi yığınlarda önemli bir etki yaratmıştır/yaratmaya devam etmektedir. Geniş kitleler açısından bugün önemli bir ilgi kaynağı haline gelen HDP, sistemin temel sacayaklarından biri olan şovenizm zehrinin atılmasında da önemli bir rol oynamaktadır.

Seçim çalışmamız boyunca açığa çıkan deneyimler, yaşadığımız pratik tecrübeler buna işaret etmektedir. HDP’nin engellemelere rağmen çeşitli ulus, milliyet, inanç, kültür, cinsiyet kimlik ve yönelimlerden yığınlar tarafından sahiplenilmesi ve desteklenmesi AKP’nin en büyük korkusu olmuştur.

HDP’nin demokratik alanda açığa çıkardığı enerji, düzen tarafından baskı altına alınan, yok sayılan, asimile edilmek ve birbirine düşmanlaştırılmak istenen yığınların biriktirdiği öfkeyi yansıtmaktadır. Özellikle İzmir ve İstanbul mitinglerinde ortaya çıkan tablo, devletin yasaklamalarının, barajlarının çoktan yerle bir edildiğini göstermektedir.

Kalan kısa süreyi sonuna kadar değerlendirmek, rehavete kapılmamak önemlidir. Seçim tavrımızın, duruşumuzun, siyasal irademizin, demokratik alanda bir yansıması olacak olan sandıklara, oylara sahip çıkmak görevimiz olmalıdır. Emeğimizin yok sayılmasına izin vermeyelim, 7 Haziran’da irademize sahip çıkalım.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu