GüncelMakaleler

HALKIN GÜNDEMİ | Sağlıkta Şiddet Münferit Değil, Devlet Politikasıdır

"Sağlıkta yaşanan şiddetin, tüm bunların bize gösterdiği bu olayların münferit veya iletişimsizlikten kaynaklı olmadığı çünkü bu şiddet durumunu doğuran olguların olduğunu dile getirdik. Bir doktordan 5 dakika içinde hasta muayene etmesini isterseniz burada sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlanıyor demektir."

Hemen her gün sağlık emekçilerine ve sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet haberlerini görüyoruz.

AKP iktidarı boyunca, hemen hemen her konuda olduğu gibi sağlıkta şiddette de giderek ağırlaşan-derinleşen bir tablo ile karşı karşıyayız. Geçtiğimiz günlerde sağlık emekçilerinin çalışma koşulları ve maruz kaldıkları şiddet etrafında yaşanan tartışmaların akabinde R.T.Erdoğan’ın yurtdışına gitmek isteyen ve giden doktorlar için “isteyen gitsin”  açıklaması ile gündeme gelmişti sağlık çalışanları.

7 Temmuz’da ise, Konya Şehir Hastanesi’nde görevli Dr. Ekrem Karakaya’nın bir hasta yakını tarafından katledilmesi ile gündeme geldi sağlıkta şiddet ve sağlık çalışanları. Yaşanan ölümden sonra 7-8 Temmuz’da iş bırakma kararı alan sağlık-meslek örgütleri, sağlık emekçileri birçok kentte eylemler düzenleyerek durumu protesto ettiler. Bunun karşılığında ise Saray medyası tarafından her toplumsal olayda olduğu gibi provakatörler olarak nitelendirilip hedef gösterildiler. TTB, SES gibi kurumlar yıllardır sağlıkta şiddet, sağlıkta rant ve çalışma koşullarını gündeme getirerek bu gerçekle mücadele etmeye, yaşanan olayların münferit değil, sistemsel ve politik olduğuna dikkat çekmeye çalışıyorlar fakat yeterli bunun olduğu söylenemez.

Sağlıkta şiddetin artması meselesini sadece doktor, hemşire, hasta, hasta yakını,  arasında yaşananlar boyutuyla ele almak olayları çarpıtmak ya da eksik ele almak demektir. Sağlıkta şiddet çok katmanlı bir durumdur, bu mesele burjuva medyanın yansıttığı gibi sadece münferit ya da iletişimsel problemlerden kaynaklı değildir.

Sağlıkta şiddet meselesi verilen sağlık eğitiminden, sağlıkta dönüşüm adı altında sağlığın özelleştirilmesi ve paralı bir hale getirilmesinden, sağlık emekçilerinin yoğun çalışma koşullarından, yasal yetersizliklerden, sağlık çalışanlarının itibarsızlaştırılmasından,  hastanelerin yetersiz olmasından, sağlık sisteminin yetersiz olmasından vb. birçok olgudan bağımsız değildir.

Peki tüm olgular nasıl ortaya çıktı? İlk olarak sağlıkta nitelikli eğitim verilmemesi, tıp fakültelerinin artırılması, özel üniversitelerin sağlık alanında eğitim vermesi ve bu tarz niteliksiz üniversitelerin sayılarının çoğalması, tüm bu gelişmeler sağlık alanında niteliksiz, yetersiz sağlık çalışanlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bundan kaynaklı toplumun sağlık konusunda hastanelere ve çalışanlara karşı bir olan güvenini sistematik bir şekilde zedelenmiştir ki bu süreç hala devam etmektedir.

 Sağlıkta özelleştirme…

AKP iktidarı geldiği ilk günden itibaren her alanda yaşama soktuğu özelleştirme politikasını sağlık alanında da hızla uygulamaya geçirmiş ve büyük oranda sağlık alanını dönüştürmüştür. Sağlık Bakanının aynı zamanda ülkedeki en büyük özel hastaneler zincirinin de patronu olması bu dönüşümü özetliyor. Pandemi sürecinde TV’de boy gösterip sağlık çalışanları överken aynı süreçte sahibi olduğu hastaneler zincirinde sağlık çalışanlarını işten çıkartan birisidir kendisi. Bu durumda ortada bir hasta-doktor ilişkisi yerine tüccar-alıcı durumu ortaya çıkartılıyor. Yani parası olanın sağlığa erişebildiği, olmayanın ise erişemediği gerçeğini gözler önüne seriyor. Bu durumda toplum da belli bir öfkeye neden oluyor ki bazı durumlarda bunun dışa vurumlarından biri ise sağlık çalışanlarına yönelik şiddet oluyor.

Devlet hastanelerinde hastaların umduklarını bulamayışı, imkânı olanın özel hastanelere gitmesinin önemli bir nedeni. Sağlık hizmetlerine ulaşımda sınıf çelişkisinin büyüdüğü ve bu çelişkinin öfkeye dönüştüğünü ve yanlış yerlere ve adreslere, kişilere kanalize edildiğini söyleyebiliriz. AKP iktidarının uzun yıllardır kendi lehine propaganda yaptığı sağlık hizmetlerindeki değişimler artık propaganda yapacak bir argüman olmaktan çıkmış durumdadır. Elbette bunun nedenlerini sağlık hizmetlerine olan bakış açısının değişmesinde aramak gerekir. Özel hastaneler daha önceki yıllarda da olmasına rağmen halk için albenili veya şart değildi.

Zira devlet hastanelerinde de kimi aksak veya eksik yönlerine rağmen ihtiyaç karşılanabiliyordu. Gelinen aşamada ticari amaçlar güdümünde halka hizmet vermekten ziyade halka hizmet satmak noktasında hemfikir hale gelinmiştir. Bu anlayış ise her geçen gün ücretsiz sağlık hizmetlerinin altını oymuştur. Sağlık çalışanlarına önem verilmemesi, tecrübeli kadroların özel hastanelere veya yurtdışına gitme sürecini başlatmıştır. Bir yandan yurtdışına gidenler veya gitme planları olanlar sadece sağlıkçılar değil, hemen hemen her alandan insanlar bu yolu izlemektedir. Şu anda kriz sağlık alanında yoğun bir şekilde olduğundan gündemde bu konu vardır.

Gelecek açısından bu ilerleyiş başka alanlarda kriz yaratmaya gebe olduğunu söyleyebiliriz. Sağlıkta özelleştirilme, sağlık alanında gerekenden fazla işgücü olması yani alanında işsiz olan sağlık mezunlarının fazla olması atanan veya özel sektörde çalışan sağlık çalışanlarının çok yoğun iş temposuna, mobinge ve işini kaybetme riski ile karşı karşıya bırakılıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bir saate ayrılacak süreyi 20 dakika olarak belirtirken TC’de bu süre 5 dakika yani bir doktor ortalama günde 150 hastaya bakmak zorunda bırakılıyor. Bu durum doktor ve sağlık çalışanları üzerinde bir baskıya, doğru tedavi uygulamasında eksikliğe ve hastalar tarafından hoşnutsuzluğa neden oluyor. Uzun çalışma saatleri, nöbetler ve yetersiz koşullar sağlık çalışanları üzerinde bir baskı ve stres durumu yaratıyor. Yani durumla beraber sağlık çalışanları ile hastalar karşı karşıya getiriliyor.

Sağlıkta şiddet sistem sorunudur

Tüm yukarıdaki yetersizlikler ve problemler karşısında sağlık çalışanları hem işverenler hem de hastalar tarafından şiddete maruz kalıyor. Bu durum karşısında herhangi bir yasal dayanakları da yok denilecek kadar azdır. Herhangi bir sağlık çalışanına şiddet uygulayan hasta veya hasta yakını ciddi bir ceza veya yaptırımla çoğu zaman karşı karşıya kalmıyor bile. Yaptırımların yetersiz olması, şiddet uygulayan veya uygulama fiilini gerçekleştirmeye yatkın olanlar için bir zemin hazırlıyor çünkü kişi herhangi bir ceza almayacağı düşüncesi ile hareket etmiş oluyor.

AKP ve medyası kendisini veya yarattıkları tabloyu eleştirenleri ötekileştirerek, provokatör veya dış güçlerin yandaşı olarak niteleyerek hedef haline getirerek o kesimleri susturmaya çalışır. Bu durum sağlıkta yaşanan şiddeti gündeme getirenler ya da çalışma koşullarından rahatsızlığını dile getirenler için de geçerli.

Geçtiğimiz günlerde çalışma koşullarını ve sağlıkta şiddetten kaynaklı yurtdışına giden veya gitmek isteyen sağlık çalışanlarını bizzat R.T.Erdoğan hedef gösterdi. Bunun son örneği ise 7-8 Temmuz’da iş bırakan ve birçok kente eylem yapan sağlık çalışanlarının AKP medyası ve AKP tarafından provakatörler olarak nitelendirilmesidir. Sağlıkta şiddetin münferit olduğu, bu durumu dile getirenlerin yalan söylediği gibi söylemlerle sağlık çalışanları itibarsızlaştırarak hasta-hasta yakınları ile karşıya getiriyorlar.

Varolan sağlık siteminde özel hastaneler dışında tedavi görmek veya doktor görünmek oldukça zor çünkü hangi bölüm olursa olsun randevu almak neredeyse imkânsız bir halde. En yakın randevu tarihleri 1 aydan sonrası oluyor. Kamu hastanelerinin yetersizliği, şehir hastaneleri furyası, şehir hastanelerinin inşa eden firmalar tarafından işletilmesi ve bu işletmelere hasta garantisi verilmesi durumu sağlıkta temel gerçeğin halk sağlığı değil sermayedarların cebi olduğunu gözler önüne seriyor.

Bugün sağlıkta yaşanan şiddet, sadece sağlık çalışanları ve hasta-hasta yakını arasında değil sağlık çalışanı ve patron arasındadır. Burjuva medya patron yönünü her zaman görmezden gelerek olayı politik bir zeminden kurtarmaya çalışıp bireysel şiddet olaylarıymış veya sağlık çalışanlarından kaynaklı bir durummuş gibi yansıtmaya çalışıyor. Biz biliyoruz ki, bunlar doğru veya gerçek değil. Bugün yaşanan bu şiddet olayları politiktir çünkü bunu yaratan ve vareden kapitalist sistemdir.

Sağlıkta yaşanan şiddetin, tüm bunların bize gösterdiği bu olayların münferit veya iletişimsizlikten kaynaklı olmadığı çünkü bu şiddet durumunu doğuran olguların olduğunu dile getirdik. Bir doktordan 5 dakika içinde hasta muayene etmesini isterseniz burada sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlanıyor demektir.

Bu sorunların da sorumlu doktor değildir, o sistemi yaratanlardır. Bugün AKP iktidarı tarafından sağlık çalışanlarının hedef gösterilmelerinin nedeni bu yaşanan duruma karşı ses çıkartmalarıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu