Güncel

GÜNCEL | Karadeniz’de Sel Baskınları Faciaya Dönüşüyor

"Doğu Karadeniz bölgesinde yaşanan sel baskınları ve heyelan AKP-MHP iktidarının rant, beton ve çıkar ilişkisine dayalı yönetim anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu rant ilişkisi sonlanmadan sel taşkınlarının ve heyelanın sonlanması mümkün değildir."

Karadeniz sahillerinde yine sel baskınları, toprak kaymaları, yine ölümler, yine kayıplar yaşandı. AKP’nin iktidar olduğu son 20 yıl içerisinde sadece Doğu Karadeniz bölgesinde yaşanan sel baskınlarında, toprak kaymalarında, 100’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi.

Onlarca insan, binlerce hayvan ise yaşamını yitirdi. Otomobiller, evler, köprüler sele kapılıp gitti. Öte yandan Anadolu’nun eski sahipleri ve Osmanlı döneminde yapılan köprüler yerinde durmakta(!)

Sel baskınları, heyelanlar özellikle Hidroelektrik Santrali (HES) ve baraj inşaatları olan alanlarda çokça görülmekte. 2007 yılında AKP’nin müteahhitleri tarafından yapımı tamamlanan Karadeniz Sahil Yolu nedeniyle yağmur sularının denize ulaşamaması, şehir ve kasaba merkezlerinde sel baskınlarına neden olmaktadır. Sel ve heyelan nedeniyle Karadeniz Sahil Yolunda çökmeler, ayrılmalar ve kopmalar gerçekleşerek yol birden fazla kez yeniden, yeniden tamir edilmek zorunda kalınmıştır.

11 Ağustos 2021’de Batı ve Orta Karadeniz’de meydana gelen sel baskınında AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre Kastamonu’da 70, Sinop’ta 10, Bartın’da 1 kişi yaşamını yitirdi. AFAD 34 kişi hakkında kayıp ihbarı olduğunu belirtti. 2021’deki bu sel felaketinde can kayıplarının en çok olduğu Kastamonu’nun Bozkurt ilçesindeki HES’in kapaklarının patladığı iddia edilmişti.

CHP’li Engin Altay bu faciayla ilgili yaptığı basın toplantısında; ”AFAD’a 329 kayıp başvurusu yapıldı, sahilden cesetler toplanıyor. İnebolu’da bir fabrikanın soğuk hava deposunda cesetler toplanıyor” demişti.

11 Ağustos 2021’de yaşanan bu felaketten hiç ders alınmadığı apaçık orta yerde duruyor. Ders alması gerekenlerin ders almadığından yani ülkeyi yöneten AKP iktidarından söz ettiğimiz bilinmelidir.

28 Haziran’da da Batı Karadeniz bölgesinde yine şiddetli yağış nedeniyle Bartın, Karabük, Kastamonu, Zonguldak, Düzce, Bolu ve Sinop il, ilçe ve köylerinde sel baskınları ve heyelan meydana geldi. Karabük’ün Yenice ilçesinde şiddetli yağış nedeniyle oluşan heyelan sonucu Karabük-Zonguldak yolu trafiğe kapatıldı. Bölgede meydana gelen sel ve su baskınları sonucu Düzce ve Kastamonu’nun Küre ilçesinde kayıp olan insanların aranmasına devam edilmektedir.

Kastamonu’nun Cide ilçesinde gece yarısı başlayan şiddetli yağmur sonrası sel baskınlarına neden oldu. Birçok ev ve işyerini su basarken sel suları binaların birinci katlarına doldu. Yağmur özellikle İnebolu ve Bozkurt ilçesinde etkili oldu. İnebolu’da sabaha karşı etkisini arttıran yağış nedeniyle yayaların kullandığı 2 köprü yıkılarak suya kapıldı. Sada çayının taşması sonucu Kastamonu-Cide yolu çöktü. Kastamonu’nun Şenpazar ve Cide ilçeleriyle ulaşım sağlanamıyor.

Sağanak yağmurun etkili olduğu Bartın-Zonguldak ve Kastamonu’da mahsur kalanlar helikopterlerle kurtarılıyor. Bazı yerlerde de zor durumda kalan insanları kepçelerle kurtarıyorlar.

Evet bu kez de yine Orta ve Batı Karadeniz’deki etkili olan yağış sonucu oluşan sel baskınları ve heyelan telafisi olmayan zararlara ve can kayıplarına yol açtı. Son olarak da 1 Temmuz sabahı Karadeniz Sahil Yolunun Hopa-Kemalpaşa arasındaki 25. kilometresinde meydana gelen heyelan nedeniyle park halindeki tırların üzerine tonlarla ifade edilen ağırlıktaki kayalar düştü. Kayaların 4 tırın üzerine düşmesi sonucu 1 kişi öldü, onlarca yaralı olduğu basına yansıdı.

Heyelan bölgesindeki yol çift taraflı olarak trafiğe kapatıldı. Heyelanın nedeni olarak yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla da Karadeniz Sahil Yolu yapılırken yapım sırasında çok miktarda dinamit patlatılması sonucu büyük kayaların çatlaması ve yağan yağmurların bu çatlakların arasına dolması sonucu da heyelanın meydana geldiği ifade edildi. İktidarın tamamen kâr amacıyla gerçekleştirdiği projeler doğada geri dönüşü olmayan tahribatlar yarattı. Bunun sonucunda ise insanlar boğularak, toprak altında kalarak ölmeye devam ediyor.

 

Ölümlerden iktidar sorumludur

Doğu Karadeniz bölgesinde yapılan HES’ler ve dere yataklarının ıslah edilmesindeki yanlış uygulamalar sel ve heyelanların birinci derecedeki nedenleri arasındadır. “Dereleri ıslah edeceğiz” diye etraflarının beton duvarlarla çevrilmesi, yataklarının sıkıştırılması ve hemen kazanılan yerlere AKP’li belediyeler tarafından rant sağlamak amacıyla bina yapım ruhsatları verilmesi can ve mal kaybının da en önemli nedenleridir.

Karadeniz Sahil Yolunun yapımındaki yanlışlıklar da bu felaketlerde birinci derecede rol oynamaktadır. Yine her mahalle ve mezraya plansızca yapılan yollar ve ormanların bilinçsizce kesilmesi yaşanan sel ve heyelanın nedenleridir.

Kapitalist rant ve yağma uğruna maden aramaları, açılan taş ocakları, patlatılan çok sayıda dinamit, dere yataklarının etrafının imara açılması, derelerin beton kanal içerisine alınması, tüm bunlar doğaya aşırı müdahale edilmesinin örnekleri olarak gösterilmektedir.

Dereleri ıslah çalışması adı altında beton duvarlarla sıkıştırmak ve hemen bitişiğini imara açarak vatandaşın ev yapmasına izin verilmesi AKP’li belediyelerin rant anlayışının dışında ifade etmek mümkün değil. Ayrıca afeti ranta dönüştüren bir AKP anlayışı bulunmaktadır. Selle birlikte gelen kumun ve çakılın açılan tesislerde işlenmesi söz konusudur.

HES ve baraj göllerinin artması sonucu bölgede yağmur miktarları artmış durumdadır. Şimdi bu bölgede yağmur çok miktarda ve uzun süreli yağmakta, bu da sellere ve taşkınlara yol açmaktadır. Yağışların çok miktarda ve uzun süreli yağması sonucunda patlayan baraj kapakları veya haber verilmeden-illegal-açılan kapaklar sonucunda da sel baskınları yaşanmaktadır.

Doğu Karadeniz bölgesinde yaşanan sel baskınları ve heyelan AKP-MHP iktidarının rant, beton ve çıkar ilişkisine dayalı yönetim anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu rant ilişkisi sonlanmadan sel taşkınlarının ve heyelanın sonlanması mümkün değildir.

En önemlisi de ülkede, özellikle de bölgede doğaya ve insan yaşamına önem veren demokratik yönetimlerin iş başına gelmesidir. Ancak o zaman ekolojik dengeleri bozan ve doğayı tahrip eden politikalara, sorumsuz ve yanlış çevre ve imar planlarına son veren bir anlayış ortaya konulabilir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu