Emek

“Fiili, meşru mücadeleye her zamankinden çok ihtiyaç var”

Örgütlenmeye, sendikalaşmaya dönük saldırılar “Yeni Sendikalar Yasası” adı altında devam ediyor. Taşeronda çalışan binlerce işçinin sendika üyeliğinin kabul edilmemesi ile işçiler, sendikal mücadeleden koparılmak isteniyor.  
Devlet Kürt meselesinde “demokratikleşme” adı altında “barış mesajları” verirken diğer taraftan operasyonlarına devam ettiği gibi işçilere, emekçilere dönük saldırılarını da aynı ikiyüzlülükle devam ettiriyor.
Sendikal mücadele alanında “işkolu barajını düşürüyorum” diyerek propaganda ettiği % 1 işkolu barajında gerçekler rakamlarla yüzümüze vuruyor. 10 milyon işçiden sadece 1 milyonu sendikalı görünürken yeni yasayla birlikte 92 sendikadan 49’u % 1’lik işkolu barajını aşamadı.
Yine devletin 28 olan işkolu sayısını 20’ye düşürmesi işkollarının iç içe geçmesiyle,  daha önce farklı bir işkolunda olan sendika, işkolu diğer işkoluna dâhil olunca üyelerini kaybetmeme mücadelesine girişecek ve onlarca işçi bir kez daha sendikasız kalacak. Neresinden bakarsak bakalım yasa sistem için, devletin bekâsı için gerekli, işçi sınıfı için; örgütsüzlük, sendikasızlık anlamı taşımaktadır.
Bizler de dayatılan sendikasızlaşmaya, örgütlenmeye karşı yükselecek mücadeleye kendi cephemizden bir ses katmak amacıyla çeşitli sendika başkanları, direnişçi işçiler vb. ile röportajlar yaptık.

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk:

“Sendikal hareket bir çıkış yapmak zorunda!”

– Sendikalar Yasası’nda yapılan değişiklikler sizi etkiliyor mu?
– İşverenlerin taşıma işkolundaki örgütlenmeyi engellemek, sendikamıza karşı kullanmak için bir yapı bu değişiklikler. Ne yazık ki bütün girişimlerimize rağmen bu onursuzluktan vazgeçmiyorlar. AKP iktidarı döneminde sendikal alana ilişkin baskılar artmaktadır. Sendikalaşmadan dolayı her gün onlarca işçi işini kaybetmeye devam ediyor.

Bu anti-demokratik yöntemler yetmedi, bu kez işbirlikçi sendikalar oluşturarak mücadelenin önünü kesmeye çalışıyorlar. Yani bilinçli bir şekilde uygulanmaktadır. Özellikle son dönemlerde kargo ve lojistik sektöründeki işçilerin mücadelesi ve başarısı birilerini rahatsız etmektedir. Bu alanda örgütlülüğü bozmak için işbirlikçileri devreye giriyor.
– İşkolu barajı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
– Baraj yasası gibi yasalar işçilerin lehine çıkarılmış gibi yapılıp kamuoyuna böyle sunuluyor. AKP yıllardan beri “işçi sendikalarının önündeki engelleri kaldırıyoruz”, “12 Eylül dönemindeki sendikalar yasasını değiştiriyoruz”, “demokratikleştiriyoruz” gibi söylemleri propaganda ediyordu. Anayasa referandumu döneminde “müjdeler olsun, işçiler artık iki sendikaya üye olabilecek”, “işkolu barajını % 10’dan % 1’e düşürüyoruz” diyordu ama gerçek bunun tam tersi.

Baraj aslında düşürülmedi, yükseltildi. Bugüne kadar işten ayrılan işçinin üyeliği kabul ediliyordu ama şimdi düşüyor.
“Güncelleme” adı altında birçok işkolu birleştirildi. Mesela bizim işkolumuzda 2009 istatistiklerine göre 139 bin işçi görünüyordu. İşkolu birleşmesiyle 700 bini aşkın görünüyor şimdi. Biz şu anda barajı aşmış durumdayız.

Fakat çok sayıda sendika barajın altında kaldı. İlerleyen süreçlerde bu baraj % 2 ve % 3 olarak uygulanacaktır. Yani ilerleyen süreçte hepimiz baraj tehdidiyle karşı karşıya kalacağız.
Baraj 2016 yılında % 3’e, 2018’de % 3’ün üzerine çıkacak. Böylelikle siyasi iktidar yapmak istediği gibi sendikal alanın büsbütün tasfiyesini gerçekleştirecek. Yerine 3-5 işbirlikçi sendika kalacak. Mücadeleci, yüzünü işçilere dönen sendika kalmasın istiyorlar. Sendikaların içini boşaltan, işbirlikçi, işçiden, mücadeleden umudu kalmamış sendikalar istiyorlar.
– Peki bu yasa kimlerin sermayesini güçlendirecek?
tümtis– İşverenlerin eli dolayısıyla sermayesi güçlenecektir. Bu yasanın dışında bugüne kadar sendikal nedenlerle işten çıkarılınca tazminat hakkı vardı. AKP bu yasayla birlikte Türkiye’deki işletmelere diyor ki “sendikal nedenlerle işçi çıkarabilirsin, tazminat ödemek zorunda değilsin.” Aslında bu bile mevcut siyasi iktidarın ne yapmak istediğinin, sendikal yasalarını demokratikleştirip demokratikleştirmediğinin göstergesidir. Bu alanla ilgili yeni bir politika lazım.

“Sendikalar açısından en dip noktadayız!”
– İşkolu barajının esas amacı nedir?
– Bu, mücadeleci sendikaları tasfiye etme operasyonudur. Yani mücadeleyi birkaç sendikayla sınırlı tutmak istiyorlar. Birkaç işbirlikçi, yandaş sendika olsun; bunun dışında sendika kalmasın istiyorlar. Bunu işletiyorlar şu anda. Umutsuz değiliz.

Bizler mücadeleyi daha fazla yükselteceğiz. Diğer mücadeleci, kardeş sendikalarımızla bir şekilde bu anti-demokrat yasalarla mücadele edeceğiz.
Türkiye işçi sınıfı bunun çok daha kötüsünü gördüğü dönemler yaşadı. Bu saldırıları püskürterek yoluna devam etmiştir. Bu dönemde de işçi sınıfı bu ablukayı yaracaktır. Saldırıyı püskürterek yoluna devam edecektir. Her dibe düşüşün bir de çıkışı vardır. Sendikalar açısından şu anda en dip noktadayız. Fakat sınıf hareketi yeni bir çıkış yapacaktır. Bu noktada hepimizin üzerine, bütün emek örgütlerine yeni sorumluluklar düşüyor ve herkesin buna uygun davranması gerekiyor.

“Sadece yasalara bağlı kalmak bizi bir yere götürmez”
– Bu söylediğiniz fiili meşru mücadeleyi yükseltmek anlamına geliyor, değil mi?
– Evet. Türkiye’de şu an var olan yasalar oldukça anti-demokratik zaten. Yasalara ve işverenlerin saldırılarına baktığımız zaman sadece bu mevcut yasalara bağlı kalarak tek başına bu mücadeleyi başarıya ulaştırmanın olanağı yoktur. Bir taraftan “sendikalar anayasal haktır” diyor, bir taraftan da sendikalaşan işçiyi tutup kapının önüne koyuyor.

İşverenlerle ve bunlarla ilgili hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Kapıda eylem yapan, işe geri dönme mücadelesi veren işçilerin çadırları başlarına yıkılıyor, baskıya uğruyor ve gözaltına alınıyor. Bu yüzden sendikal hareket sadece mevcut yasalara bağlı kalınarak yürütülemez. Fiili meşru mücadele verilmek zorundadır. Bu açıdan baktığımızda önümüzdeki dönem sendikal hareketin biraz buna yönelmesi lazım. Sendikal hareket birçok hakkını fiili meşru mücadeleyle almıştır. İnanıyorum, bundan sonraki zorlukları da fiili meşru mücadeleyle aşacağız, dayanışmayı ve mücadeleyi yükselteceğiz.
– Nasıl olacak bu? Neler yapacaksınız?
– Bu süreçte anti-demokratik saldırıları, sendikalar tek tek püskürtme şansına sahip değildir. Daha çok birliğe, dayanışmaya ihtiyacımız var. Dolayısıyla birlik içerisinde olmalı, işçilerin çıkarları noktasında gerekirse üretimden gelen güç dahil meşru mücadele yöntemleri seçilmelidir. Önümüzdeki dönemde buna biraz daha yoğunlaşacağız.
Bugün işçi sınıfına dönük saldırılar; taşeronlaştırma, iş cinayetleri ve işkolu barajıyla sürdürülüyor. Aslında bütün bu saldırıları düşündüğümüzde baraj meselesi de diğer bütün saldırılar da doğrudan sınıfa dönük saldırılardır.

Şimdi olmasa bile bizim gibi sendikalar da bundan 3-5 yıl sonra bu sistemin saldırısı olan işkolu barajı uygulaması yüzünden baraj altında kalacak.

Çıkarlarımız doğrultusunda sendikalar ayağa kalkmalı, gücünü birleştirmeli ve ortak bir mücadele stratejisi geliştirmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu