DerlediklerimizGüncel

FEHİM TAŞTEKİN | Aslanlar ülkesinde kırk haramiler savaşı

Krizin nasıl aşılacağı konusunda kimsede sihirli formül yok. Kürdistan Yönetimi tarafları Erbil’e davet etti. Tarafların pozisyonu değişmediği sürece erken seçim de aynı çıkmaza gebe. Dış müdahale akla geliyor

Tozu dumanı eksik olmayan Irak topraklarının yası da intikamı da toz tutmuyor. Ekim 2021’deki seçimlerden beri hükümet kuramayan Irak, Şii-Sünni çatışmalarından sonra Şii-Şii gerilimiyle iç savaş korkusu yaşıyor. Krizin bir tarafında da Kürtler arası uzlaşmazlık var.
Irak’ın işgal yıllarıydı. Başbakan İbrahim el Caferi’yi yumuşak bulan ABD Başkanı George W. Bush daha sert bir adam arıyordu. Parçaladıkları Irak’ta direngen unsurların tepesine binecek, herkesi hizalayacak. Saddam’dan sonra bir Saddam. Amerikan projesine uygun bir Saddam.
Bush, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Khalilzad’dan Caferi’yi bertaraf etmesini istiyordu. CIA’in bulduğu alternatif, babası İranlı olan Ali el Edib idi. Khalilzad, CIA’e çıkışıyordu: “30 milyonluk bir ülkede yeteneksiz Cafer ve İranlı Edib’ten başkası yok mu?”
CIA’in aklında biri daha vardı: “Nuri el Maliki.”
Khalilzad sicilini soruyordu. Yanıt aranan adamı tarif ediyordu: “Temiz. Aleyhine kayıt yok. Caferi’den daha sert. İran rejimine karşı koyabilecek gibi duruyor.”
Maliki, Saddam döneminde Dava (Davet) Partisi’nin hücre lideriydi. İran’da üslenip Saddam’la savaşan, Sünniler arasında “İran’ın ajanları” diye bakılan Davetçilerdendi.
Khalilzad, Maliki’nin başbakanlığı için Şii, Sünni ve Kürt liderlerin yanı sıra İran’ın da onayını almıştı.
Maliki’den elimine etmesi beklenen grupların başında Amerikan ve İngiliz güçlerine kafa tutan Şii din adamı Mukteda el Sadr’ın Mehdi Ordusu geliyordu. Maliki 2008’de Irak ordusunu Mehdi Ordusu’nun üzerine salarak dağıttığında Amerikalılar bile şaşırmıştı. Beri tarafta Sünnileri El Kaide ve IŞİD’e iten mezhepçi politikalardan da sorumluydu. Sünnileri, Baas’ın yeniden örgütlenip iktidara döneceği bir nüfuz alanı olarak görüyordu. Sünniler de Maliki’yi hala İran’ın adamı sayıyordu. Aslında değildi. İran’ın, Şiilerin başbakanlık koltuğunda olmasının hatırına rıza gösterdiği bir adamdı. Maliki, İran’la bağlantıları Ketaib Hizbullah’ın lideri Mehdi el Mühendis ve Asaib Ehl’ül Hak’ın lideri Kays el Hazali gibi isimlerle kuruyordu. Maliki’nin başbakanlığına öteki Şiileri ikna eden de Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani idi. Amerikalılara göre Süleymani Amerikan askerlerini öldürmek için hiçbir fırsatı kaçırmasa da Irak’ta düğümleri çözen kişiydi.
Maliki asi Şiileri hizaya sokarken küskün Sünnilerin yeni rejimle barışını bozacak bir istikametteydi. Amerikalıların Sünni aşiretlerden örgütlediği Sehva (Uyanış) milislerinin orduya entegre edilmesine karşıydı. Bunların ilk fırsatta darbe yapmasından korkuyordu. Khalilzad’ın ardından Bağdat’a büyükelçi atanan Ryan Crocker’e göre, Maliki, 1958’de Kral Faysal’ı devirip monarşi dönemini kapatan, 1963’de Baasçı darbenin ardından asılan General Abdulkerim Kasım’a hayrandı ama onu ipe götüren zayıflıklarından da dersler çıkarmıştı:
“(Maliki) Bir gruba karşı ötekini destekliyordu, kirli oyun işe yaradığında bu kez desteklediği grubun üzerine gidiyordu ki çok fazla güçlenmesinler. Gözünü korkut, baskı yap, rüşvet ver, aldat ve sonra tersini yap.”
Baasçılar geri döner korkusuyla sürekli düşman üretiyordu. IŞİD’in palazlanıp Musul dahil Sünni ağırlıklı kentleri domino taşı gibi düşürmesinin birincil sorumlusuydu. Ve iktidarı 2014’te feci bir Irak tablosuyla bıraktı.

SADR’IN KODLARI

Şimdi Maliki yeniden iktidara oynuyor. Geçmişin hiçbir günahından etkilenmeden. Karşısında duran da 2008’de silah çektiği Sadr. Sadr, 2019’dan beri İran etkisine, Haşd el Şaabi’ye, beceriksiz, yağmacı ve yolsuz hakim partilere karşı yükselen itiraz üzerinde sörf yaparak 2021’deki seçimin galibi oldu.
Tahran’ın yol haritasına meydan okuduğu halde Sadr’a “İran düşmanı” demek abartılı olabilir. Ayrışmayı tanımlayan iki önemli husustan söz edilebilir: Reflekslerinde geleneksel Fars Şiiliğine karşı Arap Şiiliği öne çıkıyor. Siyaseten de ‘Irak milliyetçisi’ bir çizgiye oynuyor. Tüm yabancı güçlerin Irak’tan el çekmesi gerektiğini söylerken işaret ettiği; İran’ın müdahale unsurları, eğitim-danışmanlık adı altında tutulan Amerikan güçleri ve PKK gerekçesiyle genişleyen Türk askeri varlığı. Sadr bu ruh haline uygun olarak mecliste Kürtler ve Sünnilerle oluşturduğu bloka da Vatanı Kurtarma İttifakı adını verdi. Bunun alt metninde “Irak’ı geri alma” önermesi yatıyor.
Sadr mecliste en kalabalık grubun lideri olarak 2005’ten bu yana cari uygulamanın aksine çoğunluk hükümeti kurmak isteyince Şii grupların çatısı Koordinasyon Çerçevesi’ni karşısına almış oldu. Şimdiye kadarki hükümetlerde belli başlı tüm partiler pay alıyordu. Koordinasyon Çerçevesi’ne göre Sadr seçimin galibi olabilir ama mezhepçi kotalara göre Sünniler meclis başkanı, Kürtler cumhurbaşkanını belirlerken başbakan adayını tayin etmek de meclisteki bütün Şii grupların ortak kararı olmalı. İranlılar da Şiilerin ortak bir aday üzerinde anlaşmalarından sonra Sünniler ve Kürtlerle masaya oturulması gerektiğini söylüyor.
Koordinasyon Çerçevesi’nde Maliki’nin Kanun Devleti, Hadi el Amiri’nin Fetih Koalisyonu, Kays el Hazeli’nin Asayib Ehl’ül Hak Hareketi, Ammar el Hekim’in Ulusal Hikmet Akımı ve eski Başbakan Haydar el İbadi’nin Nasr Koalisyonu yer alıyor. Bu dizinde İran’la ilişkileriyle öne çıkanlar Amiri ve Hazeli.

HÜKÜMETİ KURMA SAVAŞLARI

Sadr başından beri Maliki’nin yanı sıra Amiri ve Hazeli ile hükümet kurmaya yanaşmadı. Sadr Şii partilerle ortaklaşmak yerine Kürt cephesinden Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Sünni bloktan Muhammed el Halbusi ve Hamis Harçer ile anlaşarak çoğunluk hükümeti kurmayı denedi. Sünni blokla uzlaşma gereği Meclis Başkanlığı’na Halbusi seçildi. Fakat Kürtlere tahsis edilen cumhurbaşkanlığına sıra gelince iş bozuldu. Kürtlerin iki yakası ortak aday çıkaramadı. Kürdistan Başkanlığı, Kürdistan Demokrat Partisi’ndeyken (KDP) Irak Cumhurbaşkanlığı’nın Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) verilmesi yönündeki uzlaşma önceki seçimde bozulmuştu. KDP artık Irak Cumhurbaşkanlığı’nı da istiyor. Bu ısrarın arkasında Türkiye’nin yönlendirmesi de var. Ankara, İran’a yakın duran ve PKK’ye karşı işbirliğine yanaşmayan KYB’nin üzerini çizmiş durumda. KYB ise Berhem Salih’in yeniden seçilmesinde ısrar ediyor. KDP, Sadr’la uzlaştıktan sonra Hoşyar Zebari’yi öne sürdü. Zebari yargı marifetiyle diskalifiye edilince bu sefer Reber Ahmed aday gösterildi. Koordinasyon Çerçevesi, Sadr’ın hükümet kurmasını bloke etti. Mecliste toplanma sayısı için gerekli üçte ikilik çoğunluk sağlanamadığı için üç denemede de seçim yapılamadı. Bu sefer Sadr “Buyurun siz deneyin” dedi. Karşı taraf da kuramadı. Restleşmeler sürerken Sadr haziranda kendine bağlı 74 vekili istifa ettirerek rest çekti. Yasa gereği en çok oy alan ikinci sıradaki vekiller boşluğu doldurunca bundan en fazla Kanun Devleti yararlandı. Maliki yeniden el yükseltti. Sadr bir tweet mesajıyla Maliki’nin başbakanlık heveslerini gömdü.

MALİKİ’NİN BOMBA GİBİ DÜŞEN SES KAYITLARI

Hükümet çıkmazının tam ortasında 13 Temmuz’da Maliki’nin ses kaydı sızdırıldı. Kızılca kıyamet koptu. Maliki geniş bir cephe açıyordu: Sadr’a korkak, hain, vahşi, cahil, komplocu ve yolsuz diyordu. Sadr ülkenin lideri olursa Şiiliğin kaybolacağını savunuyordu. Sadr’ın önce İranlılar tarafından silahlandırıldığını, sonra İngiliz ajanı olduğunu iddia ediyordu. Haşd el Şaabi’yi “Korkaklar kümesi” diye aşağılarken gruptaki Ketaib Hizbullah ve Asaib Ehl’ul Hak’ın İran’ın kontrolünde olduğunu söylüyordu. Bir İngiliz komplosu olarak Şiileri iktidardan uzaklaştırmak için farklı partiler içinden Baasçıların devlete sızdırıldığını öne sürüyordu. “Bütün Sünniler korkunç, yani, çoğu” ifadesini kullanıyordu. Maliki sıradaki sahnenin savaş olacağını öngörürken sadece kendi kabilesi Beni Malik’e güvendiğini vurguluyordu.
Sadr önce taraftarlarını öfke cumasına çağırdı, ardından Maliki’ye “Tevbe et, siyasetten çekil” diye seslendi.
Irak skandal ses dosyalarıyla çalkalanırken Koordinasyon Çerçevesi 25 Temmuz’da eski bakan Muhammed Şiya el Sudani’yi aday gösterdi. Sadr 27 Temmuz’da taraftarlarını meclise göndererek yanıt verdi. “Mesaj yerine ulaştı, iki rekât namaz kılın, evlerinize dönün” diyerek eylemi bitirdi. Sadr, Sudani’yi Maliki’nin adamı olarak görüyor. Iraklı kaynaklara göre Sudani, İran’ın da seçimi değil. İran’ın karşı çıkmadığı bir aday.
Krizde son perde, Koordinasyon Çerçevesi’nin KYB ve Sünni bloktan Hamis Harçer’i yanına alarak 30 Temmuz’da cumhurbaşkanı seçimi için meclisi toplamaya karar vermesiyle açıldı. Koordinasyon Çerçevesi’nin Kürtlerle ilgili tutumu şuydu:
“KDP ve KYB ortak adayda anlaşırsa itirazımız olmaz. Uzlaşma olmazsa KYB’nin adayını destekleriz.”
Tabii bu arada KDP, Sadr ile ortaklıktan dolayı eli boş döndüğü için pozisyonunu gözden geçirmek durumunda kalabilir. Neyse Sadr, rakiplerin meclisi toplama hamlesine aynı gün meclisi işgal ederek yanıt verdi.

İÇ SAVAŞ KORKUSU

Meclis işgalinin ardından korkulan şuydu: Sadr’a karşı Yeşil Bölge’de silahla poz veren Maliki, milisleri sokağa dökerek ülkeyi iç savaşa sürükleyebilir. Haşd el Şaabi’nin göstericilere karşı devreye girmesi felaketle sonuçlanabilir. Fakat Koordinasyon Çerçevesi’nin devleti ve kurumları savunmak için barışçıl gösteri çağrısı ivedilikle geri çekildi. Bu, Şii blokta herkesin Maliki ile aynı fikirde olmadığı çıkarımlarına neden oldu. Amiri ve Hekim gibi liderler diyalog çağrısı yaptı. Belki frene basılmasında İran’ın müdahalesi etkili oldu. Kasım Süleymani’nin halefi İsmail Kaani, 27 Temmuz’da Bağdat’a gitmişti. Fakat anayasa değişikliği ve devrim diye tutturan Sadr geri adım atmayınca Koalisyon Çerçevesi bugün için halkı barışçıl gösterilere çağırdı. Tehlikeli bir restleşme hali sürüyor. İran’ın tavrı kadar bu tür gerilimlerin alacağı istikamette Necef Havzası’nın en büyük dini mercii Büyük Ayetullah Ali Sistani’nin vereceği işaretleri görmek gerekir.
Bu krizin nasıl aşılacağı konusunda kimsede sihirli bir formül yok. Kürdistan Yönetimi tarafları Erbil’e davet etti. Tarafların pozisyonu değişmediği sürece erken seçim de aynı çıkmaza gebe. Dış müdahale akla geliyor. Eskiden ABD ve İran’ın birlikte devreye girmesi işleyen bir yoldu. ABD, Süleymani’yi öldürerek bu zemini yok etti. 10 aydır Şiilerin ortaklaşamaması ve işin bu noktaya gelmesi Kaani’nin selefinin çizmelerini dolduramadığını gösteriyor.
Ayrıca Irak’ta eli olan tüm güçlerin kapasitesi aşındı. İşin içine bu denli giren İran eskisi kadar tayin edici olamıyor. ABD ve Türkiye de bu krizi sonlandıracak ya da yönlendirecek güçlü araçlara sahip değil. Ankara, Irak sınırları içindeki askeri operasyonlar, sayıları artan üsler ve son olarak Zaho katliamı nedeniyle Bağdat’ta ‘istenmeyen aktör’ konumuna düştü. Başbakan Mustafa el Kazımi ile iyi ilişkilere rağmen ABD de bugün birbirine bilenen gruplar üzerinde etkili olamıyor. Aslanların ülkesinde kırk haramiler zamanı. Aslan yokluğundan mıdır nedir?

Kaynak: Gazete Duvar

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu