EmekGüncel

EMEK | “Çağrı Merkezi İşçileri Çağdışı Koşullarda Çalışıyor!”

DİSK’e bağlı İletişim-İş Genel Başkanı Levent Dokuyucu: Çağrı merkezilerindeki ısınma ve de işverenin maliyetindeki, su-yemek-servis gibi giderler artık işçinin cebinden çıkıyor.

DİSK’e bağlı İletişim-İş, 200 bine yakın çağrı merkezi çalışanının koşullarının iyileştirilmesi ve promosyon hakkı için imza kampanyası başlattı ve çağrı merkezi çalışanlarını örgütlenmeye çağırdı. Sendika Genel Başkanı Levent Dokuyucu ile yaptığımız söyleşide Dokuyucu, yürüttükleri çalışma ve çağrı merkezi çalışanlarının sorunlarını aktarırken büyük oranda evden çalışan işçilerin örgütlenmesinin gittikçe zorlaştığını ancak sosyal medya üzerinden bunu aşmaya çalıştıklarını dile getirdi.

– Pandemiyle birlikte daha da derinleşen çağrı merkezi çalışanlarının çalışma koşullarına dair kampanya çalışmanızda elde ettiğiniz tabloyu bizimle paylaşır mısınız?

– Yaklaşık bir aydır çağrı merkezi çalışanları promosyon kampanyası yürüterek seslerini duyurmaya çalışıyor. İletişim-İş kolundaki arkadaşlarımız bir taraftan da sendikalaşma yoluna gidiyor. Epey bir arkadaşımız bu dönemde sendikaya katıldı. Dışardan son derece çağdaş koşullarda çalışıyor gibi görünse de yani sorun yaşamayan işçiler olarak görünse de gerçek tam tersi. Esasında çağdışı koşullarda çalışıyor çağrı merkezi işçileri.

Biraz daha açacak olursak; örneğin bugünlerde yaşanan temel sıkıntılardan birisi patronların promosyon vermeme durumu. Buna bir maskeleme de diyebiliriz. Diğer taraftan da yakında 2023 yılına gireceğiz, tazminat oranlarının da yükselmesinin ortaya çıkaracağı sıkıntılar da olacaktır. Bu nedenle yılbaşına girmeden işçi kıyımlarına girişiyorlar. Sektör sıkıntısızmış gibi görünüyor ama örneğin telefonla ya da bir maille işten atılabilir işçi arkadaşlarımız.

Diğer taraftan pandemiden sonra evde çalışma gelişti ve işverenlere fırsat olarak doğmuş oldu. Aşağı yukarı 150-160 bin işçinin % 99’unu eve hapsettiler. Yani kendileri açısından işçilere yaptığı masrafların % 90’ından kurtulmuş oldular. Mesela lokasyon olarak diye tabir ettiğimiz, işyerlerinde işçilere harcadığı maliyetin bütününü işçinin kendisine yüklemiş oldu. İşçi, evde kullandığı araçlarla kendi cebine yüklenmiş oluyor. Somut örnek verirsek, çağrı merkezilerindeki ısınma ve de işverenin maliyetindeki, su-yemek-servis gibi giderler artık işçinin cebinden çıkıyor. Patronlar işçileri evden çalıştırınca bunların tamamından kurtulmuş oldular.

“Toplu Sözleşme hedefimiz var!”

– Diğer taraftan İşçilerin evden çalışması yani yanyana gelememesi, sendikalaşamaması demek.

– Zaten işçiler açısından bir araya gelememek başlı başına bir problem olmaya başladı, tabi örgütlenmesi açısından da böyle. Örneğin; işçiler lokasyonlarda yani işyerinde çalışırken gidip işçilerle konuşabiliyor, bildirilerimizi ulaştırabiliyorduk. Onlar kendi aralarında konuşabiliyordu, bir sosyal ilişki vardı. Bu tamamıyla yok oldu, şimdi eve hapsedildi ve yukarda da değindiğim gibi kirası, elektrik gideri, ısınma, su giderleri gibi veya bilgisayarı gibi patronun karşılaması gereken her şeyi kendisi karşılıyor. Patron, bunlardan tamamen kurtulmuş oluyor.

Burada bir bütün olarak tabloya baktığımız zaman aşağı yukarı tamamen örgütsüz işçiler. Sendikalı işçi yok denecek kadar az ve toplu sözleşme de sendikalaşma olmayınca yok. Ancak buna bir cevap verme, işçinin buna karşı çıkma gücü de yok.

Diğer taraftan şöyle söyleyelim; Türksat Global başta olmak üzere, mesela Varlık Fonu’nda Türksat Global içinde hükümetin atadığı yöneticiler var, bu açıdan patronlar iktidardan da güç alarak daha pervasız davranıyor.

Biz de işçi arkadaşlarımızla bu soruna karşı neler yapabiliriz diye düşündük. Sendikalaşmaya ve biraraya gelmeye başladık. Gerçekten de tüm bunları nasıl aşabiliriz; bunu birlikte planlamaya çalışıyoruz.

Örgütlenerek bir toplu sözleşme süreci kazanmak elbette hedeflerimizin başında geliyor. Arkadaşlarımızın hepsi evden çalıştığı için onlara ulaşmak, onlarla bunu konuşmak-paylaşmak-değerlendirmek son derece güç. Bizler de etkili bir yol olan sosyal medya mecrasından arkadaşlarımıza ulaşmaya çalışıyoruz.

“Çağrı merkezi çalışanlarını sendikamıza üye olmaya çağırıyoruz!”

– Sizin bir çalışmanız var, 200 bin işçiyi ilgilendiren bir çalışma bu. Bu çalışmanızdan da bahseder misiniz?

– Başta promosyon konusu olmak üzere çağrı merkezi çalışanlarının sorunlarını bir imza metninde topladık. Çağrı merkezi işçileri promosyon sorunu yaşıyor ama –siz de biliyorsunuzdur– Türkiye’de aslında 20 milyon işçinin 19 buçuk milyonu promosyondan faydalanamıyor. Biz aslında bunun bir yasal güvence altına alınması için uğraşıyoruz. Bunun Meclis’te de gündeme getirilmesi için çabaladık. Tüm çalışanlara promosyon verilmesi hepimizi ilgilendiren bir sorun ve yüzden Meclise de yasalaşması için çağrı yapıyoruz.

Bölge illerinde çağrı merkezleri açılmış durumda, önemli teşviklerle çağrı merkezleri açılıyor. Patronlar biliyor Türkiye’nin işsizlik sorunu var, bu nedenle işçi arkadaşlarımızın işten çıkamayacağını, yeni iş bulmanın ne kadar zor olduğunu biliyorlar. Bundan kaynaklı da baskılarını artıyorlar ve bunu son derece rahat yapıyorlar. Başta mobbing olmak üzere yoğun baskı oluyor.

Biz hem imza kampanyası hem örgütlenmemiz diğer iş kollarındaki arkadaşlarımızla birlikte hem promosyon meselesi hem de diğer sorunların çözülmesi için bir çaba içerisindeyiz. Çağrı merkezi çalışanı arkadaşlarımızı sendikamıza üye olmaya çağırıyoruz. Çalışmalarımızı şu an daha çok sosyal medya üzerinden yapabiliyoruz. Umarız önümüzdeki süreçte daha geniş işçi kesimlerine ulaşabileceğimiz bir dönem yakalarız. Ve daha güçlü bir biçimde arkadaşlarımızın örgütlenmesine ve sorunlarının çözülmesine katkıda bulunuruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu