GüncelMakaleler

DÜNYA | Ukrayna İçin “Marshall Planı” AB’ye Tam Bağımlılık Hamlesidir

"Yaşanan bu emperyalist savaşlarla birlikte, gerici, baskıcı ve soyguncu politikalara karşı çaresizlik değil; esas olan ezilen kitlelerin mücadelesidir. Bunun için, anti-emperyalist mücadelenin büyütülmesi günümüz açısından oldukça önemlidir"

Kapitalist-emperyalist sistemin sömürü, baskı, işgal ve saldırganlık politikasının yanında, diğer bir icraatı da yaptığı yıkımı, yeniden yapma faaliyetidir. Bu politika hem ekonomik hem de politik olarak kendini yeniden yapılandırma sürecidir.

Tabi ki bunu, varlık nedeni olan (kâr ve sömürü) politikasından taviz vermeden yapmaktadır. Bunun örnekleri, geçmişten günümüze dek çokça görülmüştür. Bu anlamda, içinde geçtiğimiz dönemde, emperyalistlerin, Ukrayna için ortaya koydukları politika, kapitalizmin tarihi sürecinde yaşananların sadece başka bir halkasıdır.

Bu nedenle, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte başta ABD ve AB olmak üzere birçok ülke NATO blokunda yer alarak, Ukrayna’ya sahip çıktılar. Bu sahiplenme, jeo-politik çıkar ve pazar ilişkilerine bağlı olarak gelişen bir durumdu. Ancak Almanya ve Fransa savaşta, iki emperyalist ülke olarak en öne çıktılar. Fakat Almanya, Fransa’yı da sollayarak, Ukrayna’ya yaptığı milyarlarca Euro’luk silah yardımı ve verdiği siyasal desteğiyle, savaşı kışkırtarak körükledi.

Almanya, NATO ve ABD blok temsilcisi olarak bu savaşta rol aldı. Rusya’yı geriletmek ve güçten düşürmek için yoğun bir çaba harcadı-harcıyor. Diğer yandan Almanya, Ukrayna’da mevcut pazarını ve sermayesini korumak için emperyalist savaş politikası uygulayarak, tam bir savaş atmosferi içine girmiş bulunuyor.

Bu anlamda, Almanya’nın Ukrayna’da öne çıkan tekelleri olarak; Deutsche Bank, Mercedes-Benz Allianz sigorta, 26 Metro mağazası, İnşaat yapı malzemeleri üreticisi Knauf gibi büyük sermaye sahibi kesimlerle birlikte 2000 aktif şirketi bulunuyor. Bunun için Ukrayna Almanya’nın en önemli yatırım ülkesi olarak, 41’inci sırada yer alıyor.

Şubat ayından bu yana yürütülen savaşla birlikte, Ukrayna’nın birçok yerleşim alanı, alt yapısı ve birçok kamu binaları yıkılıp yerle bir edildi. Yıkılmayanlar da büyük tahribat aldı. Bu yıkımı hızlandıran elbette ki, başta Rusya olmak üzere ABD ve AB emperyalistleridir.

Gelinen aşamada, savaş henüz devam ederken Almanya Başbakanı Olaf Scholz 24 Ekim 2022 tarihinde, Berlin’de düzenlenen “Ukrayna’nın Yeniden İnşası” konferansında yaptığı konuşmada, “Burada söz konusu olan şey, yeni bir Marshall Planı oluşturmaktan başka bir şey değil” diyerek Ukrayna’yı desteklemeye kararlılıkla devam edeceklerini söyledi. Ardından AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, (Leyen CDU’lu Angela Merkel hükümetinde milli savunma bakanıydı) Ukrayna’nın yeniden yapılanması amacıyla “Marshall Planı” için diğer emperyalist yandaş blok ülkelere çağrıda bulundu.

 

Peki Marshall Planı neydi?

Marshall Planı, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında 1947 yılında ortaya atılan ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konulan, ABD’nin öncülük ettiği, ekonomik ve askeri olarak yeniden yapılanma projesiydi. Savaş sonrası yaşanan ağır bilanço, beraberinde kıtlık ve büyük kriz de getirmişti. ABD, bu durumu fırsata çevirerek “Marshall Planı”nı hayata geçirdi. Bu plan 16 ülkeye uygulandı. ABD’nin 16 farklı ülkeye yaptığı ekonomik yardım paketinde, Türkiye de bulunuyordu. Diğer 15 ülke ise şunlardı; İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan, Hollanda, Lüksemburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç…

Ayrıca “Marshall Planı” NATO’nun kuruluş yıllarına denk geliyor. ABD’nin bu girişiminin iki önemli noktası bulunmaktaydı. Birincisi; SSCB zaferine karşı diğer kapitalist ülkelerin ekonomik, politik ve askeri birliğini sağlamak; ikincisi de ABD’nin öncülüğünde yapılan ekonomik yardımlar ile AB ülkelerini kendine bağımlı hale getirmekti. Bu nedenle ABD’nin neredeyse tüm AB ülkelerinde, askeri üsleri ve nükleer silahları bulunmaktadır. Bu anlamda, II. Paylaşım Savaşı sonrasında 16 ülkeye uygulanan Marshall Planı, nasıl bir bağımlı olama durumu yaratıysa bugün de Ukrayna’yı tam bağımlı hale getirmek için olacaktır.

Yine 28 Ekim 2022 tarihinde, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, kamuoyuna yaptığı konuşmasında şöyle dedi; “Dünya çatışmalar dönemine giriyor”. Almanya’yı zor zamanların beklediğini ifade ederek “Önümüzde zorlu ve sert yıllar var. Almanya için rüzgarın ters yönden eseceği bir dönem başlıyor” diyerek de enerji fiyatlarındaki artış ve dış politikada yaşanan krizlere değinen Cumhurbaşkanı Steinmeier, “Gelecek yıllarda önemli kısıtlamalar yapmamız gerekiyor, bu çok açık. Herkesin de buna imkanları ölçüsünde katkıda bulunması gerekiyor. Bu kriz bizden, yeniden daha az ile yetinmeyi öğrenmemizi talep ediyor” şeklinde devam etti.

Evet, görüldüğü gibi egemenler kâr hırsı uğruna, girdikleri emperyalist çatışma ve savaşların yükünü, ezilen halklara ödetiyorlar. Bu anlamda, önce azla yetinmeyi ardından şükretmeyi ve nihai hedef olarak da öğretilmiş çaresizliğe sürüklemek istiyorlar.

Sonuç olarak; mevcut tabloya bakıldığında, önümüzdeki dönem içerisinde, emperyalistler arasındaki jeo-politik pazar çatışması daha da derinleşerek sürecektir. Yaşanan bu emperyalist savaşlarla birlikte, gerici, baskıcı ve soyguncu politikalara karşı çaresizlik değil; esas olan ezilen kitlelerin mücadelesidir. Bunun için, anti-emperyalist mücadelenin büyütülmesi günümüz açısından oldukça önemlidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu