GüncelMakaleler

ÇEVİRİ | General Fidel Ramos’un eleştirel değerlendirmesi: Gerici kahraman, halk düşmanı

"Objektif bir değerlendirme yapacak olursak, General Fidel Ramos'un yaşamı boyunca %99 oranında faşist diktatörlüğün ve neoliberal politika rejiminin yanında yer aldığını söyleyebiliriz. Tarihin halk tarafında kısacık bir an takdir edilmesi Marcos diktatörlüğünü terk ettiğinde yaşandı."

Açıklama: Filipinli general ve 1992’den 1998’e kadar 6 yıl boyunca ülkeyi diktatörlükle yöneten Fidel Valdez Ramos 31 Temmuz günü Covid-19’a bağlı nedenlerden dolayı 94 yaşında öldü. ABD’nin emireri, Filipinler egemen sınıflarının hizmetkarı olan Marcos’tan, ölümünün ardından övgüyle bahsedenler vardı elbette.

1986’da Ferdinand Marcos’u deviren halk protestolarına katıldığı için kendisini “Marcos diktatörlüğünü deviren adam” olarak gösterenler, Ferdinand Marcos’un o tarihe kadar kanlı politikalarının uygulayıcısı olan silahlı güçlerin başında olduğunu unutuyorlar(!) Bu nedenle bir halk düşmanı olarak Fidel Marcos, kanlı katliamları ve ülkeyi ekonomik olarak tam bir çöküşe götüren, halkı açlık ve sefaletle karşı karşıya getiren neo-liberal politikaları uygulamasıyla gerçeklere dayanan bir değerlendirmeyi hak ediyor. Bu değerlendirmeyi Marcos diktatörlüğünün en ağır bedellerini ödeyen ve diktatörlüğe karşı mücadeleyi en ön saflarda yürüten Filipinler Komünist Partisi’nin Enformasyon Bürosu Sorumlusu Marco Valbuena yazdı.

 

General Fidel Ramos’un ölüm haberi çıktığından beri gericiler tarafından bolca övgü yağıyor. Hepsi, sözde ülkeye “istikrar” getirdiği ve onu bir “kaplan ekonomisine” dönüştürdüğü için Ramos’a saygılarını sunuyorlar. Ancak Filipin halkının geniş kitleleri, Ramos rejimi yıllarında yalnızca acı çektiklerini hatırladıkları için bu övgüler karşısında şaşkına dönüyorlar. Dolayısıyla, geçmişi güzellemeye yönelik bu girişimi düzeltmek için daha eleştirel bir bakış açısı sunmaya mecburuz.

Objektif bir değerlendirme yapacak olursak, General Fidel Ramos’un yaşamı boyunca %99 oranında faşist diktatörlüğün ve neoliberal politika rejiminin yanında yer aldığını söyleyebiliriz. Tarihin halk tarafında kısacık bir an takdir edilmesi Marcos diktatörlüğünü terk ettiğinde yaşandı. Bununla birlikte, şu anda iktidarda olan II. Marcos rejiminin dalkavuklarına dönüşen gerici politikacıların çoğu, Ramos’un gerçek motivasyonu, Marcos diktatörlüğünün çöküşü karşısında yarı-sömürge ve yarı-feodal sistemi kurtarmak olsa bile, bu gerçeği dile getirmekten rahatlıkla kaçınıyor.

Fidel Marcos, 14 yıl boyunca Marcos diktatörlüğünü savundu ve sıkıyönetim uygulamasının baş uygulayıcılarından biri olarak görev yaptı. Orduya bağlı polis gücü olan ve özellikle kırsal kesimde kanlı katliam ve cinayet suçlarıyla ünlü PC-INP’nin (Filipin Polis Teşkilatı ile Birleşmiş Ulusal Polis) başındaydı.

  1. Aquino rejimi altında genelkurmay başkanı ve savunma sekreteri olarak ve daha sonra cumhurbaşkanı olarak Ramos, halka ve onun devrimci güçlerine yönelik ABD ordusunun “düşük yoğunluklu çatışma” doktrini rehberliğinde üç bastırma kampanyası [Oplan Lambat Bitag (Oplan Ağ Tuzağı –ÇN) I, II ve III] yürüttü. Silahlı kanunsuz grupların (Alsa Masa gibi) ve paramiliter grupların (CAFGU (Vatandaşların Silahlı Kuvvetleri Coğrafi Birimi), korkunç Marcos döneminden kalma yeni adıyla CHDF’nin (Sivil Yurt Savunma Gücü) oluşumunu denetledi. Ordu ve polis, Ramos’un emrinde ağır insan hakları ihlalleri işledi.

Ramos, AFP içindeki hizip çatışmalarını çözmede ABD’nin özel bir aracıydı. Aquino yönetimindeki kanlı darbe girişimlerinin elebaşılarına “ceza olarak” birkaç şınav çektirdi ve kendilerini politikacılara, bürokratlara, yöneticilere ve işadamlarına dönüştürmelerine izin verdi. ABD’nin sıkı bir şekilde etkisi altında olmasına rağmen, AFP, yönetici siyasi elitin farklı hiziplerine karşı çatışan bağlaşıklarıyla derinden bölünmüş durumda.

Ramos baştan sona bir Amerikan kuklasıydı. O, “Amerikan Çocuğu”nun özüdür. Küçük bir subay olarak, 1952’de Kore’ye ve 1966’da Vietnam’a giderek ABD müdahale savaşlarında görev yaptı. Başkan olarak, Askeri Üsler Anlaşması’nın süresi dolduktan ve yenilenmedikten sonra Amerikan askeri kuvvetlerinin toprak dışı ayrıcalıklarını yeniden kazanması için ABD hükümetiyle işbirliği yaptı. 1991’de sahte bir “kuvvetlerin durumu anlaşması” yaptı ve daha sonra Misafir Kuvvetler Anlaşması için müzakerelerde bulundu. Bunlar daha sonra ABD kuvvetlerinin müdahale eylemleri düzenlemek için ülkenin herhangi bir bölümünü askeri üs olarak kullanmalarına izin verecekti.

Ramos, teslim olmaya ikna etmek amacıyla Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi (NDFP) ve Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (NDFP) ile barış müzakereleri yürütmeye çalıştı. 1997’de Bangsamoro’nun kırıntı vaatleri karşılığında kendi kaderini tayin etme arzusunu bırakarak MNLF’nin teslim olmasını sağlamayı başardı. 1992’de Ramos, NDFP ile müzakerelerin çerçevesinin ve ilkelerinin imzalanmasına izin verdi, ancak görev süresi sona erene kadar, önemli gündemle ilgili herhangi bir kapsamlı anlaşma imzalamayı reddetti.

 

*Ferdinand Marcos ve Fidel Marcos

Gericiler, Ramos’u, kontrolü altındaki büyük burjuva kompradorlarla, yabancı sermayeyle ilişkiler kurmak için umutsuz girişimlerde bulunmak üzere gittiği denizaşırı gezilerde milyarlarca pesoyu nasıl boşa harcadığından bahsetmeden, “büyük bir devlet adamı” olarak övüyorlar. “Devlet adamı” Ramos’un, tartışmalı bir duruşmanın ardından 1995 yılında Singapur’da asılan Filipinli ev yardımcısı Flor Contemplacion’un hayatını nasıl kurtaramadığını hatırlıyoruz.

Başkan olarak General Ramos, ekonomiyi ulussuzlaştıran ve onu yabancı çokuluslu şirketlerin yavaş yavaş ölüm pençesinin eline bırakan liberalleşme, kuralsızlaştırma ve özelleştirmenin kapılarını açtı. Ülkeyi “2000 yılına kadar sanayileşmiş bir ülke” haline getirmek için sözde “Filipinler 2000” sloganını destekledi. 1995’te ülkenin Dünya Ticaret Örgütü’ne dahil edilmesi için bastırdı. Kısa bir süre sonra, yabancı çok uluslu şirketlerin kamu hizmetlerine, madenciliğe, perakende ticarete, finansal hizmetlere ve ekonominin daha önce Filipin vatandaşlarına ayrılmış diğer alanlarına sermaye akıtmasına izin vermek için ekonomiyi genişletti.

Ramos, petrol endüstrisinin kamulaştırılmasına yönelik talepleri görmezden gelerek, o zamanki senatör Gloria Arroyo ile birlikte, 1998’de petrol endüstrisinin tamamen serbestleştirilmesi için zorladı. Bu yasa, petrol kartellerinin bağımsız olarak perakende fiyatlarını kâr keyiflerine göre dikte etmelerini sağladı. Bugüne kadar Filipin halkı, bu düpedüz anti-ulusal yasanın sonuçlarının acısını çekiyor.

Ramos, özelleştirme sloganı altında, kamu mallarını ve Fort Bonifacio’nun geniş arazisi de dahil olmak üzere devlet varlıklarını yabancı tekel çıkarlarına ve onların yerel büyük burjuva komprador ortaklarına devrederek, hükümet varlıklarının pazarını yönetti. Amaç, genişleyen mali ve ticaret açıklarını kapatmak için dış ve yerel borçlanmayı artırmaktı.

Şirketlerin altyapı ve enerji projelerine ve ofis ve konut kulelerinin özel inşaatlarına, eğlence tesisleri ve alt bölümlerin inşasına izin verdi ve bunların çoğu 1997 uluslararası mali krizinden sonra beyaz fillere* dönüşecekti. Fort Bonifacio arazi anlaşmasına ek olarak, diğer satışların arasında, “tüm dolandırıcılıkların büyükannesi” olarak tanımlanan PEA-Ameri arazi anlaşması gibi benzeri görülmemiş düzeyde yolsuzluklar yer alıyor.

Liberalleşme, kuralsızlaştırma ve özelleştirme için her türlü çabasının ardından Ramos, Filipinler’i karmakarışık bir halde terk etti. Ülkenin ekonomik egemenliği tamamen çiğnendi. İşçiler, köylüler ve emekçiler daha da mahvoldu. Filipinler’in, sözde “Asya’nın kaplan ekonomisi”nin “hasta bir kedi yavrusu” olduğu ortaya çıktı.

Ülkeyi, yüksek emtia fiyatları, devlet hizmeti eksikliği, düşük ücretler, sözleşmelileştirme, kitlesel işsizlik, topraksızlık ve bugüne kadar devam eden sıkı yabancı kapitalist kontrol ve ekonominin egemenliği ile işaretlenmiş neoliberal bir sürekli düşüşü başlattı.

 

* Yararsız veya zahmetli, özellikle bakımı pahalı veya elden çıkarılması zor olan bir mülk (ÇN)

*Manşet foto: ABD Başkanı Bill Clinton ve Fidel Marcos

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu