GüncelMakaleler

Artsakh Savaşı’nın 1. Yılında Bazı Siyasal Gelişmeler Üzerine (1/2) Onbinler Yerevan’da Şehitlerini Andı!

"Gürcistan Başbakanı Irakli Garbasvili aracılığıyla TC Cumhurbaşkanı ile görüşme talebinde bulunan N. Paşinyan; dünyada ve Türkiye’de artık “lider”liği tartışılan ve en son muhatap alınacak kişi durumundadır. Bu durumda bile N. Paşinyan herkesi şaşırtmaya devam ediyor."

27 Eylül 2020 tarihinde Azerbaycan-TC ve IŞİD barbarlarının başlatmış olduğu, 44 gün süren ve 10 Kasım’da “Felaket Anlaşması” ile sonuçlanan savaşın yaraları kanamaya, acıları sürmeye devam ediyor.

Savaşın birinci yılında “Hayastan İttifakı” bileşenleri yeniden alanlara çıktı. 26 Eylül’de Yerablur Şehitler Mezarlığı’na düzenlenen meşaleli gece yürüyüşüne onbinlerce insan katıldı ve hayatlarını feda edenleri andılar.

Muhalefete önderlik eden II. Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan önderliğindeki “Hayastan İttifakı”, sokak gösterilerine yeniden başlayacağını duyurdu. “Ülkemizin içinde bulunduğu bu zor durumda, çıkış yolu olarak birçok eylemimiz olacak, mücadelemiz sürecek” ve “Ermeni’nin teslim olmadığını düşmana göstereceğiz” dediler.

Artsakh’ı işgal savaşında binlerce kişi yaşamını yitirdi, binlerce kişi yaralandı, akıbeti halen belli olmayan savaş esirleri var ve esir askerlerin infaz edilmesi gibi örnekler yaşandı. Yüz binden fazla Artsakhlı evinden-ocağından, topraklarından ayrılmaya zorlandı. Kadim Ermeni şehirleri Şuşi, Hadrut, Ağdam… ve birçok köy ve kasaba, Türk-Azeri-IŞİD çetelerinin saldırılarına maruz kaldı. Türk İHA-SİHA’ları tarafında bombalandı. Artsakh kana boyandı.

Savaşın daha ilk gününden itibaren başlayan yalan haberler furyasına Türk kanalları 27 Eylül sabahı Azerbaycan’dan canlı yayın yaparak başladılar. “Savaşı başlatan Ermenistan tarafı, biz kendi topraklarımızı savunuyoruz” yalanını dünya medyasına servis ettiler. Ama bu haberlerin kara bir propagandadan ibaret olduğu bugün kumarbaz İlham Aliyev’in “Müzakereler sonuçsuz kalınca savaşı başlattık” (15 Ağustos 2021, CNNTürk) itirafı ile doğrulanmış oldu.

44 gün süren ve Artsakh topraklarının bir kısmının kaybedilmesiyle sonuçlanan işgal savaşı, gerçekte TC devletinin Ermenistan’ın işgal edip yok etme hedefinin bir parçasıdır. TC faşizminin hedefinde Ermenistan’ın yok edilmesi halen günceldir. Hatırlanırsa, 2019 yılında, TC devletinin iç çelişkiler-klik dalaşları nedeniyle kimi belgeler kamuoyuna sızdırılmış ve TC’nin “Altay Planlama Direktifi ve Oğuztürk Hava Harekât Planı” adını taşıyan bir saldırı planıyla Ermenistan’ı işgal etmeyi planladığı açığa çıkmıştı.

Kaybedilen Artsakh Savaşı’ndan sonra olması gereken, savaşı kaybetmiş N. Paşinyan’ın halka dönük “sizi her şeyden haberdar edeceğim” diyerek verdiği sözü tutmasıydı. Ancak Paşinyan “Felaket Anlaşması”na giden yolda yaşananları, gizli kapıların ardında nelerin yaşandığının hesabını vermemiş, iktidar koltuğuna sıkı sıkı yapışmış durumdadır.

Türkiye’de çeşitli milliyet ve inançlardan halk nasıl “bir R.T.Erdoğan sorunu” yaşıyor ve ondan kurtulmak için mücadele ediyorsa bugün Hayastan’da da “N. Paşinyan sorunu” yaşanıyor. Devletin bütün imkan ve olanaklarını sadece yargılanmamak için kullanan ve istifa etmeyen N. Paşinyan’a karşı muhalefetin bütün kesimleri birlikte hareket etme kararı almış durumundadır.

44 gün ve tamamen Rus emperyalist haydutları tarafından kontrollü süren savaşta, Rusya “Kafkaslar bizden sorulur”, “ABD-AB-AGİT-MİNSK Grubu buralara müdahale edemez” algısı ile kamuoyu yarattı. Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarını ABD’ye göndererek olmayacak çözüm görüşmelerine göz yumdu. Yine bugün rahatlıkla görüldüğü gibi, Rus-Türk ilişkilerinde, Türkiye’nin NATO’dan uzaklaştırılması, daha doğru ifade ile NATO içinde çelişki yaratılması hedefiyle yürütülen kirli pazarlıklarda Artsakh ve Ermeni çıkarları feda edilmiştir. Tıpkı Rojava’ya yönelik IŞİD ve TC devletinin saldırılarına göz yumulmasına benzer bir politika izlenmiştir.

TC devleti bugün Azerbaycan’ı “kardeş” ilan ederken dün Azerbaycan’da darbe tezgahlamasını unutmuş görünmektedir! Bölgede hakim olan Rus emperyalistleri, çıkarlarını korumak için bölge gerici güçlerini birbirleriyle çatıştırmış, bazen arka çıkmış bazen ise karşı durmuştur. Örneğin I. Artsakh Savaşı’nda Azerbaycanlı hakim sınıf kliklerinin temsilcileri Elçibey, Muttalibov ve Aliyev arasında kanlı iktidar savaşlarının sürdüğü en zayıf anda, Azerbaycan’ın yedi bölgesini işgal eden Ermenistan ordusu, Bakü’nün alınmasına ramak kala Rusya tarafından durdurulmuştur.

Yine bugün aynı senaryo, tersten sahnelenmiştir. Rusya Azerbaycan-TC-IŞİD çetelerinin Artsakh’ın başkenti Stepanagerd’i almasına ramak kala “savaşı durdurarak” anlaşma yapılmıştır. Ermenistan-Rusya arasında “Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması” olmasına rağmen, Rus emperyalistleri uluslararası ve bölgesel çıkarları için Karabağ Ermeni halkının çıkarlarını feda etmiştir.

Erdoğan muhatap alınacak bir “lider” değildir!

Rusya-Azerbaycan-Ermenistan arasında imzalanan 10 Kasım Anlaşması’nın gerek diaspora gerek Hayastan’da yarattığı şok, bir yıl içerisinde siyasal depremlere sebep olmuştur. Bu depremler bugün de dönüşerek devam etmektedir. Bir türlü siyasi istikrarın sağlanamadığı Hayastan parlamento içerisinde kavgalar, sokak gösterileri, esir ailelerinin çaresiz bekleyişlerine sahne oluyor. Bunlar yetmiyormuş gibi N. Paşinyan hükümetinin dün olup-bitenleri yok sayarak “Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi” yönündeki açıklamaları, halk tarafından tepkiyle karşılandı.

Gürcistan Başbakanı Irakli Garbasvili aracılığıyla TC Cumhurbaşkanı ile görüşme talebinde bulunan N. Paşinyan; dünyada ve Türkiye’de artık “lider”liği tartışılan ve en son muhatap alınacak kişi durumundadır. Bu durumda bile N. Paşinyan herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Öyle ki, artık savaşın ikinci aşaması olan “Zangezur Koridoru’nun ele geçirilmesi” planının devreye sokulduğunun farkında bile değildir! Durum buyken, “R.T.Erdoğan ile ne konuşulacak?” sorusu halk tarafından dillendirilmektedir.

Nitekim R.T.Erdoğan, amaç ve gayesini, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşme sırasında, Karabağ ile ilgili olarak Zengezur Koridoru’nun gündeme gelip gelmediği sorusuna verdiği “Zengezur Koridoru’nun bütün bölge için önemli bir imkan olacağını” şeklindeki yanıtla ifade etmektedir. R.T.Erdoğan, “Azerbaycan, bu koridor için geniş çaplı çalışmalar yürütüyor. Tabii Ermenistan tarafının da yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor” demektedir. (01.10.2021)

Benzer bir açıklama, R.T.Erdoğan’ın 25 Ağustos’ta Ahlat’ta Büyükelçilerle Buluşma Programı’nda yaptığı konuşmada “Dağlık Karabağ’daki işgalin sona ermesiyle birlikte bölgemizde kalıcı barış adına yeni bir fırsat penceresi açıldığını, Ermenistan’ın bunu değerlendirmesi halinde bizim de gerekeni yapacağımızı ifade ettik” ifadeleriyle yapılmıştır.

Bu açıklamalarda her şey net ve açıktır. TC devleti, Ermenistan’a “koridor için adım at” demekte, dahası “Azerbaycan’ın bu koridor için geniş çaplı çalışmalar yürüttüğü” söylenerek aba altından sopa gösterilmektedir. Durum buyken, N. Paşinyan’ın görüşme arzusu ve talebi anlamsızdır. Dahası bu, TC faşizmini ve Azerbaycan gericiliğini daha da hırslandırmaktadır ve Ermeni halkı tarafından kabul görmemektedir.

R.T.Erdoğan’ın, Malazgirt’in 950. yıldönümü nedeniyle 25 Ağustos’ta Ahlat’ta Büyükelçilerle Buluşma Programı’nda yaptığı ve yukarıda değindiğimiz konuşamasına atfen N. Paşinyan hükümet toplantısında yaptığı değerlendirmede “Bölgede barışın tesisi konusunda Türk kamuoyundan bazı net olumlu sinyaller alıyoruz. Bu sinyalleri değerlendireceğiz, olumlu sinyallere olumlu sinyallerle cevap vereceğiz” açıklamasında bulunmuştur. (30.08.2021)

Bu açıklamasıyla N. Paşinyan’ın “verilen sinyaller”in içeriğini anlamadığı ya da görmezden geldiği anlaşılmaktadır. Aslında sinyal nettir: Zengezur Koridoru! Durum buyken, N. Paşinyan tıpkı Artsakh işgali öncesinde olduğu gibi rüyalar alemindedir.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi N. Paşinyan; “Biz dün de ilişkilerimizi önkoşulsuz olarak düzeltmeye hazırdık, bugün hala buna hazırız. Ankara ve Erivan arasında karşılıklı güven atmosferi yaratabilmek için ilişkileri önkoşulsuz olarak sürdürmeye hazırız” açıklamasında da bulunmaktadır. (19.08.2021) N. Paşinyan bu açıklamasıyla “ön koşulsuz” olarak yaşamını yitiren askerler, esirler ve infaz edilen esirlerin durumundan da koşulsuz olarak vazgeçmiş durumdadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu