GüncelMakaleler

ANALİZ | “Nasihati” ölüm olanlara karşı Jina Mahsa’nın sesi direnişe vesile oldu

Son yıllarda en ufak kıvılcımın yangına dönüştüğü İran’da bu son kıvılcımın bütün ülkeyi etkisi altına güçlü alevlerinin kaynağı da bunlar karşısında kitlelerin biriken öfkesi oldu. 

Baş örtüsünden saçı göründüğü gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alınarak işkenceyle katledilen 22 yaşında bir Kürt olan Jîna Mahsa Amînî’nin ardından başlayan eylemler bir halk ayaklanmasına dönüştü. Ayaklanma 24’ün üzerinde şehirde yaygınlaşırken eylemlere öncülüğü kadınlar yapıyor.

Muktedirin bilindik izahı: “DIŞ GÜÇ”

Eylemler Kürdistan ve Tahran eyaletlerinden başlayarak yayıldı. Kısa sürede Batı Azerbaycan, Gilan, Tahran, Qazvin, İsfahan ve Meşhed gibi kentlerde de ses bulan kadınların ayaklanma çağrısı halkın diğer talepleriyle de birleşerek büyüyor.

İran Kürdistan’da pazartesi günü için kepenk kapatma eylemleri de yapıldı. Bazı Kürt partileri ve sivil kuruluşlar da kepenk kapatma eylemleri için çağrılar yaptı. Kadınların ön saflarda yer aldığı eylemler sokaklarla sınırlı kalmıyor.

İş yerlerinde grevler, üniversitelerde boykotlar örgütleniyor. Kadınlar başörtülerini çıkararak yakıyorlar ya da saçlarını kesiyorlar. Dünyanın birçok yerinde dayanışma eylemleri örgütlenirken sosyal medyada da tepkiler büyüyor.

Kadınların ataerkiye karşı isyanı en büyük üniversiteler olan Tahran Üniversitesi, PoliTeknik Üniversitesi, Emirkebir Üniversitesi, Allame Tabatabaee Üniversitesi ve İsfahan Üniversitesi olmak üzere birçok üniversitede yankı buldu.

İran İslam Cumhuriyeti bu ayaklanmaya saldırılarla karşılık veriyor. Rejim güçlerinin protestolara yönelik saldırıları sonucunda şimdiye kadar 8 kişi daha katledildi. Geçtiğimiz günlerde LGBTİ+ aktivistleri 31 yaşındaki Zahra Sedighi Hamedani ve 24 yaşındaki Elham Chubdar da Urmiye kentindeki İslami Devrim Mahkemesi tarafından, eşcinselliği “desteklemekle” suçlanarak idam cezasına çarptırılmıştı.

“Yeryüzünde fesat çıkartmak”la suçlanan aktivistlerin idam kararının ardından dünyada birçok kadın ve LGBTİ+ örgütü İran rejiminin insanlık dışı uygulamalarını durdurması için LGBTİ+ aktivistleriyle dayanışma çağrısında bulunmuştu.

Bu ataerkil ve heteroseksist ablukanın son halkasını oluşturan Jîna Mahsa Amînî’nin katliyle başlayan halk ayaklanmasına muktedirlerin tepkisi ise tüm faşist iktidarların yaptığı gibi fiziki ve ideolojik saldırılar düzenlemek ve suçlarını örtmek için medyayı sansürlemek oldu.

Elbette bunları yaparken de enternasyonal dayanışmayı bahane ederek halkın ayaklanmasını “dış güçlerle” izah ediyorlar.

Kadın ve LGBTİ+ların katili: “İÇ GÜÇLER”

Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi İran’da da ataerkil heteroseksist iktidar kadınlara ve LGBTİ+lara karşı başörtüsü, dini ve milli değerler ile toplumsal hassasiyetleri bir silah olarak kullanıyor.

Cinayet ve nefret saldırılarında “ahlakı düşük bir kadın” olmak veya “dini vecibelere uygunsuz giyinmek veya hareket etmek” hafifletici bir sebep. LGBTİ+ olmanın ise cezası en iyi ihtimalle kırbaç cezası. İran anayasası transları tanıyor olsa da hem geçiş sürecini zorunlu koşuyor hem de ikili cinsiyet sistemine uygun biçimde yaşamayı dayatıyor. Toplumsal yaşam içinde bir trans olarak yaşamına devam etmek neredeyse imkansız. Bütün bunlara bir de Şii ve/veya Fars olmamak eklenince hayat daha da zorlaşıyor.

Jîna Mahsa Amînî’nin de kadın olması yetmiyormuş gibi bir de Kürt olması rejimin kolluk güçlerince “katlini vacip” hale getirdi.

1979 İran İslam Devrimi olarak bilinen faşist molla rejiminin iktidarı ele geçirmesinin ardından öne çıkan en önemli politikalardan birisi Şii mezhepçiliği ve Fars milliyetçiliği üzerinden “yeni bir insan modeli yaratmak”tı. Bu insan modeli ikili cinsiyet sistemi üzerinde şekillendirilen ve toplumsal rolleri oldukça keskin sınırlarla çizilmiş kadın ve erkeklerden oluşuyordu.

Halk kitleleri üzerinde kontrolü kolaylaştıracak, rejimin ihtiyaçları üzerinden sürekli üretimi sağlayacak yeni insanları da üretecek bu insan modelinin zenginlere hizmette sınır tanımaması tahayyül ediliyordu. Sözde devrimi korumak adına halk arasında hızlıca ajanlaştırma politikalarını güçlendiren molla rejimi Besic, İrşat ve Ahlak Polisi ile Devrim Muhafızları gibi kolluk güçlerini de kitleler içerisinde en aktif biçimde kullanıyor.

Petrol zenginlerinin her geçen gün daha zengin olduğu İran’da halk kitleleri büyüyen ekonomik krizin faturasını en ağır biçimlerde ödemeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda büyük grevlere ev sahipliği yapan İran’da işçi sınıfı ve emekçiler ağır çalışma koşullarında yaşamlarını idame ettirmeye çalışırken ekonomik krizin faturası da halk kitlelerine kesiliyor.

Özellikle rüşvet, yolsuzluklar ve rant iktidarın karakteri halinde. Bunun en ağır sonuçlarını ise halk kitleleri içinde yine kadınlar ödemek zorunda kalıyor.

Devletin “nasihati” ölüm, kadınların ve LGBTİ+ların direnişi devrimdir

Son yıllarda en ufak kıvılcımın yangına dönüştüğü İran’da bu son kıvılcımın bütün ülkeyi etkisi altına güçlü alevlerinin kaynağı da bunlar karşısında kitlelerin biriken öfkesi oldu.

Jîna Mahsa Amînî, ahlak polisi tarafından “nasihat” verileceği bahanesiyle gözaltına alınarak katledildi. Devletin bu “nasihati” kadın ve LGBTİ+ kitleleri içerisinde direnişle cevap buldu. Bu direniş ise sendikalardan üniversitelere, devlet dairelerinden sokaklara taşan bir ayaklanmaya dönüşmüş durumda. İnternetin kesilmesi, eylemlere katılanların kaçırılması ya da katledilmesi ve rejimin bu ayaklanmayı manipüle etmeye çalışması sonuç vermiyor.

İran İşçilerinin Özgür Sendikası, yaptığı açıklamada, “Kadın ve özgürlük düşmanı İran rejimi protestoları önlemeye çalıştı. 44 senelik İran baskı rejiminin gölgesi toplumu kuşatmıştır. Bu rejim öfke ve hunharlığını herkesten çok kadınlara yöneltmiştir ve kendi bekasını yalnızca toplumun yağmalanması ve sömürülmesi üzerinden sağlamıştır” dedi. “Büyük sanayi ve üretim, petrokimya, çelik ve otomotiv sektöründe çalışan işçiler! Bize yarattıkları ve her gün bir sevdiğimizi kaybettiğimiz bu cehennem düzenine son vermek sizin ellerinizde. Toplum ve insanlar, üretim çarklarını durdurarak bu cehenneme son verecek sizin ellerinize bakıyorlar. Bu düzeni aşmak her şeyden önce işçi ve emekçilerin başka özgürlükçü toplumsal hareketler ile birleşmesiyle mümkün. Ve bu da var olan düzen ile nihai bir karşılaşmayı gerektirir” diyen sendika kitleleri rejime son vermeye çağırdı.

Petrol Taşeron İşçilerinin Protesto Düzenleme Komitesi ve Otobüs işçileri Sendikası gibi farklı iş kollarında da kadınların isyanı yankı bulmaya ve halk ayaklanmasını büyütmeye devam ediyor. Devlet dairelerinden muktedirlerin resimleri indirilirken isyan bayrağı yükseltilmeye devam ediyor.

İran’da kadınların çaktığı kıvılcım çoktan bütün ülkeyi saran alevlere dönüştü. Şimdi o alevlerin her milliyetten ve inançtan, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden genç ve yaşlı halk kitlelerinin yumruğuna dönüşüp faşist molla rejiminin tepesine inme vaktidir.

İran’dan yükselen bu ses Türkiye ve T. Kürdistanı’nda çok iyi bildiğimiz bir marşın sözleri gibi: “Jin, Jiyan, Azadi!…” Ve bu marş yayılmaya devam ederken sadece İranlı faşistlerin değil Türkiyeli faşistlerin de kulaklarını patlatacak gibi duruyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu