GüncelLGBTİ+

GÜNCEL | Alsancak’ta trans kadınlarının yaşadıkları ne anlatıyor

"İnsan hakları örgütleri ve alanda bulunan diğer örgütlerle koordineli çalışmanın yanında esasta transların örgütlenmesinde yer almak kalıcı örgütlenme ve kazanımlar yaratmanın yol ve yöntemlerini üretmek gerekmektedir.

Alsancak’ta büyük bir “rantsal dönüşüm” operasyonu başladı ve kurbanları da herkesin bildiği gibi yine ve yeniden trans seks işçileri, sokak çocukları, evsizler ve sokak hayvanları oluyor. Bu senaryo defalarca kez tekrarlandı.

Bazı yerlerde bu “soylulaştırma” işgali direnişlerle karşılandı. Ortak “yazgıları” Ülker Sokak’ta, MEİS Sitesinde, Eryaman’da, Bayram Sokak’ta trans seks işçilerini bir araya getirdi. Bu direnişler karşı saldırılarla yüz yüze geldi. Peki bu karşı saldırılar kimler tarafından düzenlendi?

Bu saldırıları “Vatan-Millet-Sakarya” ve “Anamız, bacımız, çoluğumuz çocuğumuz var” diyen sözde “halktan insanlar” düzenliyordu. Pınar Selek’in Ülker Sokak direnişini anlattığı “Maskeler, Süvariler, Gacılar” isimli kitabında gördüğümüz gibi devlet işin içine girene kadar mahallenin “güvenliğini” tehdit eden bir şey yoktu. Hatta “bu kızlar, bizim kızlar”dı. “Vatan Millet Sakaryacılar” ise o mahallede bile yaşamayan, polis korumasında alana taşınmış gerici faşist vb. “betonsever” çetelerdi. Depremde ağır hasar almış evleri fahiş fiyatlara trans seks işçilerine kiralayan MEİS sitesinin mülk sahipleri müşterisiyle mutlu olan Avcılar’da daha fazla paranın ve rantın bayrağını açtığında her nasılsa “ana-bacı-çoluk çocuk” tehlikeye düşmüştü.

Kimsenin yüzüne bile bakmadığı Eryaman’da o zamanlar şehirden uzakta kalan evlerini ancak translara kiralayan pazarlayabilen mütahit (ki bu translar da Ankara’nın çeşitli semtlerinden polis-devlet-çete işbirliği ile sürülmüştü) translar sayesinde burada canlanan yaşamı nasıl da fırsata çevirmişti yine gerici faşist çeteleriyle.

Eryaman direnişine öncülük edenlerden Dilek İnce, direnişten çok sonra “işin peşini bırakmadığı için” sokak ortasında bir tetikçi tarafından katledildi. Bayram Sokak’a yönelik saldırılar ise hafızalarımızda çok taze. Sokakta “namus, din ve ahlaki değerlere” sahip çıkma çağrıları yapan, sokağın girişine Türk bayrağı asan “kimselerin” bu sokakla organik bir bağı yoktu. Bugün özelde Bornova Sokak’ta genelde Alsancak’ta yaşanan saldırılar da benzer şekilde “kendisi inisiyatif alan birkaç polis memuru” ya da “öfkeli gençlerin” çıkardığı muhtelif olaylar değil. “Birileri” tarafından buraya yönlendirildikleri açık. Bu alanda daha önce de benzer birçok saldırı yaşandı. Bornova Sokak’ı “güzelleştirmek isteyenlerin iyi niyetleri” nedeniyle burada yaşayan trans seks işçileri evlerini terk etmese de daha arka sokaklarda çalışmaya başlamak zorunda kaldı.

Bugün artarak devam eden bu “münferit” saldırıların hangi bağlantıların çıkacağı açık. CHP’li belediyenin, polisin ve müteahhitlerin ortak yapımıyla rantın diğer paydaşları da rollerini oynarsa Bornova Sokak’tan başlayan “güzelleşme” Alsancak’ın geneline yayılacak. Muasır medeniyetler seviyesinde translara tabi ki de yer var. Gücü yeten bir ikisi bu ranttan payını alabilir. Geneli ise farklı sürgün yerlerinde yeniden ve yeniden bir hayat kurmaya çalışacak. Başarabilenler daha yoksul ve daha güvencesiz olarak yeniden devam edecek. Başaramayanlar ise daha öncekilerde olduğu gibi arkasından belki bir “kusura bakmayın, yapamadım” notu bırakarak belki de onu bile bırakmadan intihar edecek ya da çeteler veya transfobik katillerce katledilecek.

Ortak “yazgıları” nedeniyle Alsancak’ta seks işçiliği yapan translar, aynı “ortak yazgı” nedeniyle bugün biraraya geliyor. İçlerinde politik bilinci olan ve devrimci hareketler içinde bulunmuş olanlar da var. Bu ortak “yazgı”, transların sınıfsal gerçekliği.

Heteroseksist ataerkil düzen bir trans kadına ancak seks işçiliği yapmayı dayatıyor. Bugün Alsancak’ta bu sınıfsal temelde biraraya gelen trans kadınların direnişlerinin kazanımlarla sonuçlanması mümkün. Ancak bu şimdilik “kendiliğinden” olan biraraya gelişin daha önce Ülker’de olduğu gibi kişisel ve gündelik çıkar ve çelişkilerin kurbanı olması da mümkün. Buradaki potansiyelin kalıcı kazanımlara dönüşmesinin yöntemi ise örgütlü bir mücadele. Şimdilik alanda TİHV ve İHD gibi insan hakları örgütleri ile sınırlı bir destekle HDP çalışmalar yürütüyor. Doğal olarak LGBTİ+ öz örgütlenmeleri alandalar.

Ancak genel olarak devrimcilerin ilgisi çok düşük. Ülker’de, MEİS’te, Eryaman’da bu ilişki bile yoktu. LGBTİ+ hareketlerinin ilerleyişi ile bugün Alsancak’taki seviyeye ancak gelinebildi. Şimdi devrimciler açısından bir sıçrama tahtasındayız.

Ya hep bahsedilen “aşılması gereken sınırlar” aşılacak, verili olanla yetinilmeyecek ya da cüretsizlik devam edecek. Bu da hem LGBTİ+ kitleler hakkında hem de seks işçiliği hakkında pozitif ya da negatif, iyi niyetli ya da değil ama hep üstten ve dışarıdan tezler, programlar ve tartışmalara devam edilecek. Seks işçilerinin ve transların sorunları bizzat devrimin sorunlarıyken “önyargı” diye kılıflanan ataerkil ahlakın cenderesine düşmek, oportünizme ve pragmatizme teslim olmak defalarca tekrarlanmış bir hata.

Bugün yapılan tartışmalar seks işçiliği yapan veya yapmak zorunda olan kişilere somut bir katkı sunmuyor. Şüphesiz kitlelerin cinsel yönelim, cinsiyet kimliği vb. diğer nedenlerle güvencesiz ve sağlıksız çalışma koşullarına maruz bırakılması suçtur. Şüphesiz kuracağımız dünyada herkese yeteneğine göre iş örgütlenecektir. Şüphesiz seks işçiliğinin de -diğer işler gibi- yarattığı yabancılaşma ve sağlık sorunları vardır. Ancak anın sorunu transların önce seks işçiliği yapmaya zorlanması ardından da yaşam ve barınma haklarının gaspedilmesi etrafında örgütlenerek kazanımların kalıcılaşmasını sağlayacak devrim nehrine aklamalarını sağlamaktır. İnsanı biçimlendiren koşulların insanca biçimlendirilmesini örgütlemektir.

İnsan hakları örgütleri ve alanda bulunan diğer örgütlerle koordineli çalışmanın yanında esasta transların örgütlenmesinde yer almak kalıcı örgütlenme ve kazanımlar yaratmanın yol ve yöntemlerini üretmek gerekmektedir. Alanda LGBTİ+ politikalarının şekillenmesi böylesi bir pratik içinde sınanarak olacağı için önemlidir. İmkanı isyana çevirmek yetmez. Bizler açısından isyanın yaratacağı birçok yeni imkan da olacaktır. Şüphesiz bu alana dahil olmamızın önünde birçok farklı engelleme ve saldırı olacaktır.

Ama esas engel bizlerin içindeki düşüncelerdir. Bu engeli kaldırmak ise “mümkün olan mücadele yöntemleriyle” sınırlı kalmamakla olacaktır. Devrimciler kendiliğinden başlayan, dışarıdan desteklerle sürdürülen direnişlerin sonunu iyi bilirler.

Kazanımla sonuçlansa bile kitlelerin çıkarlarına değil, burjuvaziye hizmet eder hale gelirler. Birkaç yıl içerisinde ise tersine döner ve direnişin öznelerini ezer. Alsancak’taki direnişin parçası olmak, bu direnişin sadece translara değil, alan özelinde bölgede yaşayan halka da ait olduğunun propagandasının daha geniş çerçevede LGBTİ+ kitlelerin bütününe faydasını anlatmak, devrimle olan ilişkisini kavrayıp kavratmak tarihsel görevimizdir.

CHP vb. burjuva partileri en fazla AKP-MHP gibi açıktan “sapkınlık” diyemediği için demokrasi maskesini kullanacak ve “demokratik” biçimde sürgünler yapacaktır, yapıyor da. Ezilen kitlelerin faşizmin ikiyüzlü demokrasi vaatlerinden etkilenmesi olasıdır. Bu daha önce başkaca işçi direnişlerinde yaşandı. Bu tecrübelerin alana aktarılması da alandaki transları güçlendirecektir. Alsancak direnişi devrimin kendisi olmayacaktır ama devrimcilerin sınanacağı bir alan olacaktır. Bu anlamıyla alandaki enerjiyi ve inisiyatifi dikkate almak hem direnişçilere geniş bir bakış açısı kazandıracaktır hem de hepimize sınırları aşmayı öğretecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu