GüncelMakaleler

SENTEZ | 107 Yıldır Bitmeyen Acı: Ermeni Soykırımı!

Yaptıklarının yanlarında kâr kalacağını zanneden İttihatçılar teker teker yakalanıp cezalandırılmış, Ermeni fedailerin elinden kurtulamamıştır.

Tarih şimdiye kadar yıkımların en korkuncu olan iki emperyalist paylaşım savaşına tanık oldu. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda 17 milyon, II. Emperyalist Savaşı’nda ise 65 milyon insan hayatını kaybederken iki savaş da arkasında onarılması mümkün olmayan çok büyük bir yıkım ile trajedi bıraktı.

I. Emperyalist Savaşta Osmanlı Türkiye’sinde İttihat ve Terakki, savaşı fırsat olarak değer-lendirip, Ermeni ulusunu yaşadığı topraklar üzerinden “Tehcir Karar”ı ile kırıma tabi tu-tup 1.5 milyon Ermeni’nin yok edilmesine sebep olurken, II. Emperyalist Savaş ise A.Hitler Almanya’sında 6 milyon Yahudi’nin öldürülmesiyle sonuçlandı.

Kana doymayan emperyalizm ve uşakları tarafından “barış”, “insan hakları”, “demokrasi” gibi insanlığın kutsal değerleri ayaklar altına alınarak, halen bugün 21. yüz-yılda bütün hızıyla yıkım ve trajedi devam ediyor. Tamamen emperyalist haydut devletlerin çıkar dalaşından kaynaklı savaşlar, insanlık trajedileri ile soykırımlar yaşatırken, örneğin Ukrayna halkı özgülünde yaşanan korkunç tablo, Ermeni-Yahudi soykırımını aratmayacak durumdadır.

Ermeni halkının soykırıma uğrama-sının ardından 107 yıl geçmesine rağmen suçluların hesap vermemesi yeni soykırımların önünü açmıştır. Halklar her dönem emperyalistler ve uşaklarının siyasi çıkarla-rına kurban edilerek saldırı ve katliamların üstü örtülmüştür.

Adolf Hitler, bu gerçeği; “…tüm olanlara rağmen bugün Ermenilerin imhasından bahseden kim kaldı ki?” diyerek itiraf etmiş-tir.Örneğin bugün yine Rusya emperyaliz-mi ile ABD-AB emperyalizmi arasında yaşa-nan ve pazar paylaşılması için yürütülen hak-sız savaşta en çok zarar gören Ukrayna halkı olmuştur. Putin’in yeni çar ordusu, bu işgal saldırısıyla bütün dünya halklarının tepkisini toplamıştır.

Yoğun bir bilgi kirliliği altında hangi saldırıyı kimin yaptığı, katliamların kimler tarafından gerçekleştirildiği manipüle edilmekte, ilk önce gerçekler katledilmekte-dir. Ancak gerçek olan bir şey var ki; o da; bu ve benzeri emperyalist savaşlarda en bü-yük zararı ezilen halklar görmekte, binlerce insan katledilmekte, milyonlarca insan göç yollarına düşmektedir.

Yukarda aktardığımız “Ermenilerin im-hasından bahseden kim kaldı ki?” sözlerini dünya halklarının başına bela olan faşizmin Polonya’nın işgali ve yok edilmesi öncesinde Hitler’in kurmayları ile yaptığı 22 Ağus-tos 1939 tarihli gizli bir toplantıda sarfettiği bilinmektedir. Aynı konuşmasında faşist Hitler’in bir başka katliamcı Moğol lideri Cengiz Han için şu ifadeleri kullandığı da bilinmektedir:

“…Biz gücümüzü hızımızdan ve acımasızlığımızdan alıyoruz. Cengiz Han milyonlarca kadın ve çocuğun ölümüne yol açtı. Planlı bir şekilde ve vicdanı sızlama-dan… Tarih onun şahsında sadece bir devlet kurucusu görüyor. Güçsüz bir Batı Avrupa medeniyeti benim hakkımda ne diyeceği umurumda bile olmaz…“…Onlar leh kökenli ve leh dilini konu-şan erkek kadın, çocuk yaşlı her kim varsa hepsini gözlerini kırpmadan ve acımadan öl-dürmek için emir aldılar. Bize gereken yaşam alanını ancak bu şekilde ele geçirebiliriz…”“Kalplerinizi acımaya kapatınız. Merhametsizce hareket edin. Hakkını alması gereken 80 milyon insan var. Bunların varlığı güvence altına alınmalıdır…”“Güçlü olan haklıdır. Sertlik üstündür…”

Bu değerlendirmeler elbette bilinmiyor değildi. İlk önce Berlin’de bulunan İngiliz Büyükelçiliği, bu konuşmaları İngiliz hükümetine ulaştırdı. Sonrasında ABD’de New York Times gazetesinde yayınlandı. 1945 yılında ise Nürnberg Uluslararası Askeri Mahkemesi’nde, Nazilerin yargılandığı davalarda delil olarak savcılığa sunuldu. Kısacası başta Ermeni ulusunun soykırımdan geçirilmesi ve bu suçun cezasız kalması olmak üzere Hitler faşizmi “tarihten ders çıkartmıştı!”

Hitler, M. Kemal Hayranıydı!Hitler faşizminin başta İttihat ve Terakki ardından da Kemalistlerin sürdüğü Ermeni-Rum ve Süryani soykırımından “öğrenmeleri” dahası bu soykırımlarda rolü olan Alman emperyalizminin subaylarının daha sonradan Nazi Almanya’sında önemli görevler üstlenmeleri manidardır.

Bizzat Hitler’in M. Kemal hayranı olduğu da bilinmektedir. Hitler, 1933’te Milliyet’e verdiği bir söyleşide M. Kemal’i “yüzyılın en önemli adamı” diye nitelemiş ve “Atatürk’ün Türkiye’yi kurmak için liderlik ettiği başarılı kurtuluş mücade-lesinin, 1920’lerin karanlığında kendisine, Nasyonel Sosyalist hareketin de başarılı olacağına dair güven verdiğini” ifade etmiş ve Türkiye’deki hareketi, “parlayan yıldız” olarak tanımlamıştı.

Ayrıca 1938 yılında, gazeteci ve siyasetçilere kendi doğum gününde yaptığı açıklamada, “bir ülkenin kaybettiği kaynakları yeniden seferber etmesinin ve canlandırmasının mümkün olduğunu ilk kez M. Kemal’in gösterdiğini” açıklamış ve M.Kemal’den bir “öğretmen” olarak söz etmiş, “Mussolini ilk öğrencisiydi, ben de ikinci” diyebilmiştir.

Hitler’in M.Kemal hayranlığının bir diğer örneği 4 Mayıs 1941’de yaptığı parlamento konuşmasıdır. Burada “Türkiye,Dünya Savaşı’nda bizim müttefikimizdi. Jön Türkiye’nin büyük mahir yaratıcısı, o zaman şansın terk ettiği ve kaderin korkunç sillesini yemiş müttefiklerin ayaklanması için harika bir rol model sunan ilk kişiydi” demektedir.

Hitler’in M.Kemal’e duyduğu hayranlığa ve onu örnek almasına dair belge ve iddialar Stefan Ihrig’in kaleme aldığı “Nazilerin Hayalindeki Atatürk (Atatürk in the Nazi Imagination)” isimli kitapta buluna-bilir. Kitapta, paylaşım savaşı sonrası “küllerinden doğmak isteyen” Almanların, İttihat Terakki’den Kemalistlere bir devamlılık içerisinde gerçekleştirilen “kurtuluş savaşı”nı (diğer ifadeyle Ermeni-Rum-Süryaniler-den kurtulma başarısını!) örnek aldığı belgeleriyle sunulmaktadır.

Bu süreçte, “iç tehdit” olarak değerlendi-rilen Ermeni, Rum ve Süryanilerin zor kullanarak ve/veya katledilerek uzaklaştırılmaları, Hitler açısından Yahudilerden kurtulma anlamında örnek olmuştur.

Nitekim Hitler de bu gerçeği Kavgam kitabında “Türklük yavaş yavaş ölüyordu; ama boyun eğdirilmiş ıvır zıvır halklardan boşalan zehirden, Akdeniz kıyısındaki halkların, Levantenlerin, Rumların, Ermenilerin ve dirençli yabani otlar gibi her yeri kaplayan Yahudilerin o ünlü tükürüğünden ölüyordu” şeklinde ifade ediyordu.

“Tek bir Ermeni kalmayacak!”İnsanlığın gördüğü iki büyük emperyalist paylaşım savaşında da Alman emperyalizmi yer almıştır. Her iki savaşta da Osmanlı Tür-kiye’si ve TC devleti (her ne kadar II. Paylaşım Savaşı’nda TC “tarafsız” kalmış görünse de) Almanlar ile beraber hareket etmiş ve müttefik olmuşlardır. Bugüne kadar devam eden Almanya-Türkiye ilişkilerinin köklü geçmişi olduğu için Almanya hiçbir zaman Türkiye’yi kaybetme diye düşüncesi olmamıştır.

Aksine günümüz dünyasında Alman-ya, Türkiye’nin yağma-talan-işgal ile savaş politikalarına göz yummuş, prim vermiştir. I. Paylaşım Savaşı’nda kurtlar sofrasında sonradan yer alan Almanya, İngiliz-Fransız-Rusya’ya karşı Osmanlı üzerinden, ortak çıkarlar hesaplanarak yayılmacılık politikaları geliştirmişlerdir.

Alman emperyalizminin Balkanlar’dan, Kafkaslar’a Ortadoğu’ya kadar gözü hep enerji kaynakları üzerinde olmuştur. Bakü petrol yatakları, Orta Asya’da Türk Cumhuriyetlerinde gaz, Ortadoğu’da Musul-Kerkük’e kadar petrol yataklarının sahibi olmak için Bağdat demiryolları inşa etmişlerdir.

Bütün bu emperyalist projelerin önünde “engel” olarak gördükleri Anadolu’da Ermeniler ile Hıristiyan halklar için tehcir ve tenkil ile ortadan kaldırılmaları adına Abdülhamit, İtti-hat-Terakki ve Kemalistlere kadar süreklilik içinde planlarını hayata geçirdiler.Alman emperyalizmiyle bu birliktelik II. Paylaşım Savaşı’nda da devam etti. Hitler Almanyası ile müttefik olundu.

Kemalistler, Stalingrad ile Kafkaslar’ın düşmesini dört gözle beklediler. Türk ordusu da bu arada Ermenistan sınırına yığınak yaptı, Moskova’nın düşmesini bekledi. Ama Sovyet halkları, Anavatan Savunması-Kahramanlık Savaşı’nda Hitler faşizmine tarihi bir ders verdi.

Doğu Ermenistan da böylelikle ikinci bir soykırım tehlikesinden kurtulmuş oldu.

Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu o zaman şöyle diyordu; “Kızıl ordunun mah-volmasını candan diliyorum.” Nazi savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg Uluslararası Askeri Mahkemelerinde Ermeni Soykırımı hakkında önemli raporlar kayıtlara geçmiştir.

Hitler’in en yakın arkadaşı ama erken ölen ve mezar taşına “Her birinin yeri doldurulabilir, biri hariç Scheuber-Richter” diye yazdırdığı Scheuber-Rich-ter, 1915 yılında Almanya’nın Erzurum Baş-konsolos yardımcılığı görevinde bulunduğu dönem soykırım hakkında 3 rapor sunmuştur.“Polis şefi Hulusi Bey’in dönüşünden sonra Erzincan-Tercan’da sürgün olayları üzücü bir hal aldı. Katliamlardan o sorumludur.” “Bir yetkilinin söylediğine göre savaştan sonra artık Türkiye’de Ermeni kalmayacak.”

1908-1918 yılları arasında Jön-Türkler yönetimi altında olan Osmanlı-Türkiye’sin-de bütün Türkleri biraraya toplamak -yani Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar-, hedefiyle Turancılık ülküsü, İttihat ve Terakki Partisi’nin dış politikasının ana hedefi ol-muştur.

Almanlar da kendi bölgesel çıkarları için Jön Türkleri desteklemişlerdir. Savaş bittikten ve Almanlar yenildikten sonra “Osmanlı Türkiye’sini savaşa sokmak, Ermeni katliam suçlarından” İttihat ve Terakki Partisi’nin önde gelen kadroları hak-kında İngiliz emperyalistlerinin baskısıyla göstermelik de olsa davalar açıldı.

Burada da devreye Almanya girdi. Soykırımcı katiller yargılanmaktan kaçmak için yurtdışına kaçtılar.  Talat-Enver-Cemal üçlüsü başta olmak üzere iki Doktor Bahattin Şakir ile Mehmed Nazım, Emniyet müdürleri Osman Bedri ile Hüseyin Azmi, soluğu Almanya’da aldılar.

Almanya’ya sığınan İttihatçıların iade talebi ise Alman Dışişleri Bakanı tarafından “Talat bize karşı her zaman sadık davrandı ve ülkemizin kapıları ona daima açıktır” denilerek reddedilmiştir.

Soykırım suçlarına rağmen yurtdışında rahat ve huzur içinde, yaptıklarının yanlarında kâr kalacağını zanneden İttihatçılar teker teker yakalanıp cezalandırılmış, Ermeni fedailerin elinden kurtulamamıştır. Aradan 107 yıl geçmiş olsa bile Ermeni Soykırımı hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu